3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1158
Okunma

tanrının kapısı ulu ağaçlar arasında
kimse yok tanrıdan ve senden başka..
çölde arıyorum arkamdaki gölgeyi
üstüne basma korkusuyla.
yürümüştüm sarmaşığın yolunda
yazgımın sürüklediği ateşe
hint’li bir tüccar polenleri çalarken
tuz bastım gözlerime sırılsıklam
oydu ormanda sihirli flüt’ü çalan
rimbaud’un balosu kandırmacaydı
sihirli bir gül kokusu
vadiden düzlüklere sinen
flüt sesiyle ağaçlara kazınan
gül fırtınası dalların arasında
çölün ulaşamadığı duygular
ekin ve başak magdala yolunda.
öğle sonu güneşi yırtık bedenimde
mitralyöz delikleri gibi kırmızı
madrid önlerinde nöbette
dolores ibarruri no pasaran
alacakaranlıkta dimdik bir
mikelanj heykeli
güller fışkıran boyu öyle uzun ki
yeti’yi yakalıyor kolları himalayalarda
ışık yağmurunda bir ipek yüreği
adını unuttuğum anlardan biriydi
bütün saatlerdi bütün zaman
no pasaran no pasaran
tapınağında kudüs’ün
çarmığın ucunda partizan
sen miydin yoksa çarmıhım
bütün cellatları mıydın dünyanın
ruhumun yıldızlara kaydığı an.