0
Yorum
1
Beğeni
2,0
Puan
32
Okunma

Bir çıkmazın ortasındayım,
duvarlar konuşuyor ama hiçbiri doğruyu söylemiyor.
Sağım yalan; yüzüme gülüyor,
“gel” diyor,
ayağımın altındaki zemini çekiyor.
Solum yalan; sessiz,
dost gibi duruyor
ama sırtımı döndüğüm an
bıçak gibi soğuyor.
Yürümeyi denedim,
her adım bir öncekinin inkârıydı.
Geri dönsem
arkamdan ben gelmiyorum artık.
İleri gitsem
gidecek yer benden vazgeçmiş.
Bir hikâyeyim sanki,
yarım bırakılmış bir cümle.
Okuyan var ama anlayan yok,
anlayan var ama kalan yok.
Kendime anlattığım masallar bile
sonunda bana inanmıyor.
Geceleri susuyorum,
çünkü kelimeler de yalan söylemeyi öğrendi.
Kalbim bir tanık,
ama hâkim yok bu davada.
Haklıyım belki
ama haklı olmak
kimseyi kurtarmıyor.
Bir çıkmazın ortasındayım,
sağım yalan, solum yalan.
Ortası ben.
En ağır yük de bu zaten:
kaçacak yerim yok,
çünkü yalanların arasında
tek gerçek
benim duruyor olmam.
Ortası ben dedim ya,
işte orası en dar yer.
Nefes aldıkça duvarlar biraz daha yaklaşıyor,
her “dayanırım” dediğimde
hayat bir çentik daha atıyor üzerime.
Kime dokunsam
ya geçmişim çıkıyor içinden
ya pişmanlığım.
Kimse şimdiye ait değil,
şimdi bile bana yabancı.
Sorularım var,
ama cevaplar çoktan başka ağızlara kiralanmış.
Doğruyu arıyorum,
herkes bana daha iyi bir yalan öneriyor.
Ucuza satılan umutlar,
pahalıya patlayan gerçekler…
Bir zamanlar inanıyordum,
hatırlıyorum.
İnanmak hafifti,
şüphe öğrenilmiş bir yük.
Şimdi kalbim
her kapıyı iki kere kilitliyor,
çünkü en çok içeri alınanlar
en geç çıkıyor.
Yorgunum,
ama bu yorgunluk uykuyla geçmez.
Bu, aynaya bakınca kaçamama hâli.
Adımı söylesem
sesim bile tereddüt ediyor,
“emin misin?” der gibi.
Bir çıkmazın ortasındayım hâlâ.
Sağım yalan, solum yalan.
Ama fark ettim:
yalanlar bağırıyor,
gerçek fısıldıyor.
Belki de bu yüzden
onu duymak için
herkes sustuğum anı bekliyor.
2.0
100% (1)