14
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2077
Okunma

İstanbul...
Hangi yazarın elinde can bulursa bulsun
Bu şehrin gizemi hiç değişmedi...
Uğrunda binlerce kalemin kırıldığı
İsli siyah mürekkebin milyonlarca kez beyaza çalındığı
Sokaklarında her daim kargaşanın yaşandığı
Adını binbir rivayetten aldığı
Kocaman
Karanlık
Şehir...
Benim şehrim...
Karanlık şehrim...
Şehir
Beni sevvvvvvvv...
ve
perde şehire...
soğuk bir İstanbul sabahına uyandı nefesim
pencere kenarına kuruldum
havada uçuşan yağmur tanelerini izliyorum…
dışarısı buz kesmiş insan siluetleriyle doluydu
kaldırımlar ıslağa doymuş
yol kenarlarında su birikintileri oluşmuştu
mazgallar çoktan dolup taşmıştı kırık renkli seslerle…
şehir her zamanki koşuşturmacasını aralıksız yaşıyordu
bense olanları uzaktan dinlemekle yetiniyordum…
...
içimi geceden kalan koca bir boşluk dolduruyor
sebepsiz düşünceler aklımın keskin kıvrımlarını zorluyor
dudaklarım kendine kelime oyunları kuruyor
sonra duruyor(d)um nokta denilen yerlerde…
gece içtim
gece sabaha inmesin istedim
intihar dolu kitaplara göz gezdirdim…
sokağa çıktım gece ayazında
düşündüm
düş’ündüm
düş’ümdün
düştüm…
düşlerim gerçeğe döndüğünde farkına vardım
sabahı zor ettim…
biliyorum
senin yüreğine de yağmurlar yağıyor
senin şehrinin sokakları da ıslak ve kırık renkli birikintilerle dolu
acı’yanın bini bin para…
biliyorum
şimdi sen de zaman diyorsun kendi kendine
hiçbir zaman gelmeyecek zamanı diliyorsun
nefes alıyorsun, nefes veriyorsun
kendinden küçük parçaları sağa sola çalıyorsun…
içim soğuk şimdilerde
yalanlarla kurulu bir şehir üstüne yaşamışım
düşüncelerimde doğurup büyütmeye çalıştığım çocuk ölmüş
hep diyordum beni sevvvvvvvvvvvv
şimdi ölmek zamanıdır sevgili
sen yine de beni sevvvvvvvvvvvv...
hişşş
sus...
sadece sevvvvvvvvvvvv...
ve
SON... Alkış şehire...
Gökay Birkan SUCAKLI
"Haydi tut ellerimi Asya,
Ben İstanbul’un fahişe kalmış yakası Avrupa! "