1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
38
Okunma
Kuşlar uçabiliyormuş,
bunu en son annemin balkonunda öğrendim,
çamaşırlar yarı ıslak, hayat yarı eksik
asılı dururken iplerde.
Biz yere çok yakındık,
uçmak pahalıydı bu mahallede.
Kuşlar uçabiliyormuş,
bizse büyüdükçe ağırlaştık.
Ceplerimize taş doldurdular,
“umut” dediler, “sabır” dediler,
sonra sustular.
Bir çocuk düştü kaldırıma,
dizinden değil, kalbinden yaralandı
kimse eğilip bakmadı.
Kuşlar uçabiliyormuş,
televizyon bunu hiç söylemedi.
Hep düşenlerden bahsetti,
borçtan, kaderden, makbuzlardan.
Babam akşamları sessizdi,
sessizlik de bir tür yoksullukmuş
sonradan anladım.
Kuşlar uçabiliyormuş,
ama biz beklemeyi öğrendik.
Otobüs duraklarında,
kapalı kapılarda,
“yarın” kelimesinin önünde.
Yarın hep kalabalıktı,
hiç bize düşmedi.
Bir gün gökyüzüne baktım,
kuşlar geçiyordu, aceleleri yoktu.
İçimden bir şey kırıldı,
cam değil, umut da değil,
daha çok çocukluğa benzeyen bir şey.
Kuşlar uçabiliyormuş,
bize bunu kimse öğretmedi.
Biz yere bakarak sevdik,
yere bakarak dua ettik.
Ama yine de bil,
bir yerlerde
kanadı kırık da olsa
uçmayı hatırlayanlar var.
5.0
100% (3)