bilmem hiçbir caddesini hiçbir sokağını o şehrin
seması kimleri izler geceleri hangi yükleri taşır bilmem
yağmur yağınca nasıl kokar toprağı
yakamoz hangi sevdalara çıkar hangi suskunluğu aydınlatır
denizi bu şehrin gözyaşı mıdır
yoksa içine akıttığı bir hüzün mü
dalgalar neye hiddetlenir
hep merak ederim
göğünden rahmet hangi vakit iner
yerdeki hikmet kimlere görünür
o şehir
cennetten bir köşe mi
cehennemden bir çukur mu
kimisini yandıran kimisini hayata konduran
şehirlerin arafı mı
fotoğraflayanlar mesela
hangi semtini hangi zamanını hangi yaşanmışlığını
sığdırır bir fotoğraf karesine
şehir hangi kıymetlisinin akılda kalmasına izin verir
hangisini resimlere bağışlar
sığdıramazsan kadraja darılır mı
herkesi bağrına basar mı
gözlerini kapatıp dinleyen herkese sesini duyurur mu
kimler sevdalanır bu şehre
ondan korkanlar mı
ona hayran olanlar mı

uzaktan uzağa
yaklaşmaya cesaret edemediklerimdensin
korkumdan tanıyamadığım hayranlığımdan kaçamadığım
adını anınca susup kaldığım yerdesin
İstanbul

bir gün cesaretim yetip gelirsem sana
buluşursam seninle göğünün altında
bu soruların cevabını senden isterim belki
ve o vakit
adını incitmeden
sana bir şiir yazarım
İstanbul.