2
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
84
Okunma
Sessizliğin hâlâ bir adı yok,
köşeleri kararmış bir gece gibi içime çöken.
Tren vagonları
yorgun, ağır,
uzun raylarda birer gölge misali ilerliyor,
boş tarlaların üzerinden sürükleyerek kendi hüznünü.
Toprak suskun,
rüzgâr bile düşüncelere dokunmaktan çekinir gibi ince.
Her şey, içimdeki eski bir yarayı dinliyor sanki.
İstanbul mu uzak kalan,
yoksa ben mi ufalanıyorum gidişin kıyısında,
bilemedim.
Kentin ışıkları ardımda, birer anı gibi soluyor,
ve her soluşta içimde başka bir renk eksiliyor.
Yine de tren gidiyor,
ve ben her sarsıntıda kendime biraz daha yaklaşır gibi
biraz daha dağılır gibi oluyorum.
Uzaklık bazen insanın gölgesini uzatıyor sadece;
bazen de içini.
Bu gece rayların titrek sesi,
kalbimde derin bir boşluğa çarpıp yankılanıyor.
Hiçbir şey kopmuyor,
hiçbir şey tamamlanmıyor,
yalnızca içimde ince bir acı büyüyor
kendine yeni bir şekil arayan,
yeni bir sessizlik arayan bir acı.
Ve ben, trenin karanlığa çizdiği ince çizgide,
kendimi yeniden toplamakla çözülmek arasında
asılı kalıyorum.
Hakan Tazeyurt
5.0
100% (3)