2
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
107
Okunma
HOŞÇAKAL
Hoşçakal diye başlayamayan mektubun,
hoşça kalmaya mecbur olan satırlarına…
Sana bunları yazarken, içimde garip bir sessizlik var.
Sanki uzun süredir konuşan kalbim, nihayet yorulmuş da
kelimeleri bana bırakmış gibi.
Bir aşk yarım kalınca, insan içinde taşıdığı boşluğu bile sahipleniyor.
Ben de öyle yaptım.
Eksikliğinin kenarında yaşamayı öğrendim;
yine de o eksiklik bazen bir vaha gibi parlıyor gözümde.
Bizimki tamamlanmış bir masal olmadı.
Ama yarım kalan masalların kendine ait bir büyüsü vardır,
sanki sayfalar kapanmamış da rüzgâr hafifçe aralayıp
hikâyeyi hâlâ nefes alır halde tutuyormuş gibi.
Şimdi sana bir vedayı,
hem en ince yerimden hem de en sakin tonumdan yazıyorum:
Hoşçakal…
Bunu sana kırılarak değil,
sanki elini son kez tutup hafifçe sıktıktan sonra bırakır gibi söylüyorum.
Göğe bırakılmış bir fısıltı bu,
ama rengi senden yana.
Biliyorum; bazı aşklar tamamlanırsa solar.
Bizimkisi yarım kaldığı için canlı.
Bittiği için değil, bitmediği için hatırlanacak.
Bu mektubu kapatırken
hiçbir şeyi geri istemiyorum.
Ne zamanı, ne sözleri, ne de eksik kalan baharları.
Hepsi yerli yerinde kalsın.
Sen de öyle.
Gittiğim yerde adının sesi bende kalacak,
ama artık hafifçe, incitmeden,
suya düşen bir yaprağın sessizliğiyle.
Hoşçakal…
Belki başka bir dünyanın sabahında,
tamamlanması gerekmeyen bir cümlenin huzurunda yeniden karşılaşırız.
HAKAN
5.0
100% (9)