0
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
121
Okunma
Rüzgâr, eski bir evin penceresine vuruyordu;
sanki unutulmuş bir zamanın nabzı,
yıllar boyunca susup da
bu gece konuşmaya cesaret etmiş gibiydi.
Gölgeler duvarlara asılı birer yas anısıydı,
geceyi ağır bir battaniye gibi üstüme çekiyorlardı.
Ben…
Issız bir sahilin kıyısında kök salmış
yalnız bir nar ağacıydım.
Dalları kırılmış, yaprakları savrulmuş,
yine de toprağın derinlerine sakladığı
o inatçı yaşam suyunu emmeye
her gün yeniden ant içen bir ağaç.
Kalbimde bir ateş taşıyordum;
dışarıdan bakıldığında sıradan,
ama içine dokunanın eli yanacak kadar derin bir kor.
Sonra biri geldi—
baharın ilk ılık nefesi gibi konuşan,
ama ardından kışın küskün gölgesini taşıyan biri.
Sevmenin yakıcı olduğunu
onun adım sesinde öğrendim;
kalbimdeki kor, o sesle bir anlığına alevlendi
ve sonra kendi içine çöktü.
Geceler boyu kalbimle konuştum;
kendi içimde yankılanan bir mağaraydım sanki.
“Ben mi fazla inandım,
yoksa kader mi bizi aceleyle ters rüzgârlara savurdu?”
Karanlık cevap vermedi;
sadece uzak dalgalar,
içimdeki çatlaktan sızan ah’ı taklit eder gibi
kabarıp kabarıp geri çekildi.
Bir sabah,
ruhumun kuytusunda bir şeyin usulca küle döndüğünü fark ettim.
Bu bir peso değil, yenilgi de değildi;
daha çok yeni bir ateşin yol açmak için
eski bir kabuğu temizlemesiydi.
Bir kuş, yanmış bir dalın üzerinde
yeniden kanat çırpmaya hazırlanır ya—
işte öyle bir sessizlik vardı içimde.
Sonra yürümeye başladım;
her adımım, toprağa işlenen bir mühür,
her mühür, omzumdan düşen eski bir sızıydı.
Bir tepenin ucunda durup gökyüzüne baktığımda
kalbimde bir yankı yükseldi;
kendi sesimdi o,
kırık yerlerinden sızıp güçlenmiş,
eskinin küllerinden yükselmiş bir ses.
Artık acımı anlatmak zorunda değildim;
çünkü acı beni eksiltmiyor,
bir çömlekçinin ellerinde yoğrulan kil gibi
beni yeniden biçimlendiriyordu.
Bir zamanlar yük sandığım şeylerin
aslında kanatlarım olduğunu
uçmayı hatırladığım gün öğrendim.
Ve içimden bir melodi yükseldi—
ne kaybolmuş zamanları çağıran bir ağıt,
ne de pişmanlığın ağır pusunu taşıyan bir hüzün.
Bu, küllerinden doğrulanların şarkısıydı;
göğsümde sakladığım köz,
karanlığın bile söndüremediği bir ışığa dönüştü.
O gün anladım:
Her külden bir masal,
her masaldan bir yol doğar.
Ben kendi yolumu,
kendi ateşimin harladığı taşlardan ördüm.
Artık hiç kimse söndüremez beni;
çünkü içimdeki alev
bir başkasından değil,
yüreğimin en derin kuyusundan doğuyor.
Göğsümde yıllarca sakladığım fırtınayı bugün özgür bıraktım.
Beni yaralayan her gölgeyi içimdeki ışığın önünde eritip susturdum.
Karanlığın tam ortasında kendi adımı yeniden söyleyecek cesareti buldum.
Düştüğüm yerleri değil, yeniden doğduğum anları hafızama kazıdım.
Kalbimin en derin yerinde saklı duran güçle nihayet kendime vardım.
5.0
100% (3)