2
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
120
Okunma

Başlangıçta içimde hafif bir esinti vardı,
Yorgun bir günün ardından gelen loş bir akşam gibi
Sakin, telaşsız, kendi halinde akıp gidiyordu zaman.
Kalbim, rüzgârın bir yaprağı taşıması kadar sakindi,
Göğsümdeki nefes huzurun ince perdesiyle örtülüydü.
Karanlık bir geceden uyanır gibi
Ruhumun bir köşesinde küçük bir çatlak belirdi sonra.
Dışarıdan bakan hiçbir göz,
Bu ince yarığın ileride bir uçuruma dönüşeceğini anlayamazdı.
Çünkü acı, önce fısıldayarak gelir;
Sonra gölgesini uzatarak büyütür kendini.
Gülüşlerimin altına gömülmüş bir kasırga taşıyordum artık.
Kimsenin fark etmediği bu iç fırtına
Her nefesimde biraz daha genişliyordu.
Kalbimin içine çöreklenen ağırlık,
Taşın kenardan yuvarlanması gibi yavaş yavaş ivme kazanıyordu.
Sustum…
Sessizliğim karanlığın elinde şekillenen bir bıçak gibi keskinleşti.
Bir gün içimdeki yük
Omuzları değil, ruhu eğen bir dağa dönüştü.
Yalnızlık, gecenin duvarlarına yaslanmış bir canavar gibi
Adımlarımı takip etmeye başladı.
Gözlerimde taşıdığım yorgunluk
Yolunu kaybetmiş bir yıldıza benziyordu;
Parlıyordu ama yönünü bulamıyordu.
Hiç kimse içimde kopan fırtınayı duymadı.
Çünkü sesim, kabuğunun içinde boğulan bir deniz gibi
Dışarıya ulaşmadan kendi içine çöküyordu.
Her haykırış, göğsümden çıkmaya çalışan bir kuş gibi
Kanatlarını kanatıp geri düşüyordu karanlığa.
Acım adını kimsenin duymadığı bir şarkı oldu,
Sözleri hep içimde yankılandı.
Sonra içimdeki çığlık
Demir kapıları yerinden sökecek kadar güçlendi.
Feryadım göğe savrulan bir kıvılcım gibi yükseldi:
“Kimse duymuyor beni!”
Bu ses yanaklarıma çarpan soğuk bir rüzgârdı artık.
Gecenin içinde yankılanan bu çığlık
Gölgeleri bile titretti.
Yıllardır biriktirdiğim her ağırlık
Dudaklarımdan çıkarken kül oldu,
Ama ruhumun içinde hâlâ kor gibi yanıyordu.
Yorgunluğum, bir ömrün sırtına abanmış
Issız bir dağ kadar ağırdı.
Yalnızlığım, camdan yapılmış bir şehir gibi
Kırıldıkça daha çok kesiyordu içimi.
Düştüğüm her gecede kendi yaralarımı sardım,
Kendi sessizliğimi taşıdım,
Kendi karanlığımı ayakta tuttum.
Kalbimin içinde bir ateş hâlâ yanıyor:
Külün altında saklanan son kıvılcım gibi
Sönmemek için direniyor.
Sözlerim artık yolunu arayan bir nehir misali
Kollarını açıp akmak istiyor.
Ve feryadım, göğe çarpan bir gölge gibi uzuyor, büyüyor.
Bu kez çığlık yalnız karanlığa değil,
Kendi içimin en derin yankılarına çarpıyor.
Ruhumun kırık yerlerine tutunuyor o ses;
Beni içimden uyandıran bir çağrıya dönüşüyor.
Sonunda anlıyorum ki:
Her sessiz çığlık sahibine dönerek güç kazanır.
Ve ben, içimde büyüttüğüm bütün karanlığı yara yara
Son kez, bütün gövdemle doğrulup
Dünyanın üstüne abanmış o ağır sessizliği çatlatıyorum:
KİMSE DUYMUYOR BENİ!
KİMSE!
5.0
100% (2)