0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
44
Okunma
Sen, sana yazdıklarımı okudun…
Oysa bilmediğin,
bir insanın söyleyemediklerini kalbine gömmesinin
nasıl bir ölüm olduğudur.
Ben seni düşünmedim sadece…
Ben seni düşündükçe eksildim.
Her gece biraz daha.
Biraz daha içime göçtüm.
Gecenin tenha bir sokağına bırakılmış
suskun bir suç gibi kaldım.
Kalbimin en kırık yerini,
senin adınla bağlamaya çalıştım.
Tutmadı.
Dikişler hep senin susuşunda koptu.
Sen bana yazdıklarımı okudun,
ama ben sana yazamadıklarımı
gecenin koynunda sakladım.
O karanlık,
senin duymadığın kelimelerimle dolu şimdi.
Bir şehrin ışıklarına rağmen görünmeyen
bir yangın gibi yanıyorum.
Sessiz.
Derinden.
Geri dönüşü olmayan yerlerden.
Sen hiç bilmedin;
bir insanın içini susturması
dışını susturmasından daha ağırdır.
Ben ikisini de susturdum.
Sen duymayasın diye
kendimi içimde boğdum.
Çünkü bir kere bile dönüp bakmadın
kelimelerimin titrediği yere.
Gözlerin,
yüreğimi yara yapmaya yeminliymiş gibi
benden hep uzak durdu.
Bilseydin…
belki de böyle tükenmezdim.
Belki şiir değil,
gerçek bir nefes olurdun bana.
Ama olmadın.
Olmayacaksın da.
Ve şimdi,
bu satırların arasında duran şey
ne aşk,
ne umut…
ne de bir ihtimal.
Bu,
senin bilmediğin bir adamın
kendini sessizce gömdüğü gecenin
son ağıdıdır.
Ben sustum.
Gece duydu.
Sen duymadın.
Bu gidişle duymayacaksında ..
Yada duyduğunda da ben çoktan göçüp gitmişim.
Ama ne çare .
Kadir TURGUT