0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
55
Okunma
Biliyor musun,
Ben seni ölüm gibi gerçek sanmıştım.
Böyle sağlam, böyle sarsılmaz,
Böyle “asla yanılmaz” bir şey sandım seni…
Meğer ne kadar yanılınır bir yüzün varmış.
Ne kadar çabuk dökülen bir sözün,
Ne kadar küçük bir kalbin.
Dünya gibi yalanmışsın.
Dünya kadar kirli,
Dünya kadar sahte,
Dünya kadar kimliğini saklayan bir oyunmuşsun.
Bir yanın sıcak görünürken
Diğer yanın buz kesiyordu zaten…
Ben göremedim.
Ben kör değildim aslında,
Sadece “insan” sandım seni.
O kadar…
Seninle öğrendim;
Bazı insanlar insan değil,
Sadece “gibi”si var.
Sevgi gibi,
Sadakat gibi,
Vicdan gibi…
Ama hiçbir şeyin kendisi yok.
Ben seni içime alırken
Sen beni hesap defterine yazmışsın.
Ben “ömrüm” derken
Sen “canım sıkılınca giderim” demişsin içinden.
Ben yüreğimi açmışım,
Sen içine girilecek değil,
Üzerine basılıp geçilecek bir toprak sanmışsın beni.
Şimdi dön de bak arkana:
Ne bıraktın?
Ne kaldı senden?
Bir avuç pişmanlık bile değil…
Sadece kendi yalanlarının içinde boğulan bir hiçlik.
Sen bittiğini bilmeden bitmişsin.
Ben sustuğum yerden seni gömmüşüm.
Sen anlamadan mezarın kazılmış,
Sen hissetmeden kapın kapanmış.
Bir daha açılmamak üzere.
Ben artık adını bile almam.
Anlamı yok çünkü.
Bir zamanlar kalbimi titreten o harfler,
Şimdi olsa olsa tükürük değecek kadar kıymetsiz.
Sen yalanınla kal.
Ben gerçeğimin acısını taşırım,
Yine senden iyidir.
İnsanı en çok yalanı hasta edermiş,
Ben iyileştim;
Seni bıraktığım gün.
Ve unutma:
Beni kaybetmek bir insanın başına gelebilecek en ağır şeydir.
Seni kaybetmek ise
Sadece gereksiz bir yükün omuzdan düşmesi.
Ben seni ölüm gibi gerçek sanmıştım…
Meğer dünya gibi yalanmışsın.
Ve ben artık dünyaya bile inanmam,
Ama sana hiç…
Kadir TURGUT