5
Yorum
26
Beğeni
4,9
Puan
255
Okunma

𖠄᭄͜͡
Şimdi her şey, bir anda kararan bir sahne.
Benden geri çekilen, bir mevsim değil; ışıktı.
Güneş, avucumda unuttuğun bir mendil gibi,Sarı ve anlamsız.
Odanın ortasında, bıraktığın boşluk
Sesinle dolmayan, yutulan bir çığlık.
Sandalyende duran gölgen bile
Artık benden daha gerçek, daha dokunulabilir.
Terk edilmiş bu odada, zaman durdu.
Hâlâ o günün öğleden sonrası, loş ve telaşsız.
Oysa takvimler ilerliyor, ama ben bir cam fanusta,
Senin son bakışının tozunu siliyorum her an.
Sonsuz bir yankısı var kapıların kapanışının,
Hiçbir rüzgâr o sesi geri getiremez.
Parmak uçlarım, artık ezberini yitirmiş
Ve dokunduğum her yüzey,
Aramızdaki mesafenin soğukluğunu fısıldar.
Uykularım, yarıda kesilmiş bir film karesi gibi,
Ne başlangıcı var, ne de sonu.
Sadece seni arayan boş bir sahne.
Bekleyiş, ağır bir kaya gibi çöker omzuma.
Saatler, kum yerine ağırlık taşıyan,
Durmuş devasa dişlilerdir şimdi.
Akrep ve yelkovan değil, kırık sözler sayan,
Hafıza, acımasız bir daktilo memuru gibi,
Her gece aynı cümleyi yazar: Yoksun.
Ve ben, mürekkebi kurumuş bu sözcüğün
Kışın ortasında kalmış, üşüyen bir harfiyim.
İçimde biriken o isimsiz ağıt,
Ne zaman dışarı aksa, yağmura dönüşür.
Ayrılık bir kesik değil,
Tenimde usulca büyüyen, iyileşmeyi unutan bir yara.
Ne bir el uzanır, ne bir ses çağırır derinden.
Sadece o hüzün var, kalbimin kırık aynasında,
Bana her baktığında seni yansıtan.
Bedenimde bir hayalet acısı gezer,
Kaybedilmiş bir uzvun boşluğunu hissederim.
Oysa bir zamanlar, bu ellerde bahar başlardı,
Şimdi her şey beton, her şey yosun tutmuş bir taş.
Artık şehir bile farklı bir dilde konuşur benimle;
Neşeli şarkılar, alaycı bir fısıltı gibi gelir kulağıma.
Gördüğüm tüm renkler solmuş bir fotoğrafın tonunda,
Mavi, artık sadece senin gözlerinin yokluğu.
Kırmızı, sadece içimde kanayan sessizliğin rengi.
Bir tat bırakmadın geride, tüm yiyecekler küldü.
Kokular kayıp, yağmurun toprağa değmesi bile.
Burnumda yalnızca, gidişinin o keskin, metalik kokusu var,
Pas tutmuş bir yalnızlık gibi.
Dokunduğum her nesne, seni hatırlatmak için kurulmuş bir tuzak,
Ve parmaklarım, bir daha asla Seni çizemeyecek kadar titrek.
Gözlerim açık ama görmez, Kulaklarım duyar ama anlamaz,
Çünkü tüm algılarım, sana ait bir frekansta kaldı.
Ben artık bir bedenden ibaret, ruhu kayıp bir yankıyım.
Yıkılmış bir şehrin, ayakta kalan son duvarı.
Üzerimde her esen rüzgâr, bir Zamanlar sen olan fırtınanın yası.
Kimliğim, seninle çizdiğim bir resimdi,
Şimdi o resmin köşesi yırtılmış ve kayıp.
Sana ait olmayan her nefeste boğuluyorum,
Ve her sabah uyanmak, o aynı yalanı tekrar etmek:
"Yaşıyorum." Oysa sadece bekliyorum, sensizliğin bitişini.
Geriye kalan tüm melodiler yarım tonda,
Gözlerimdeki gökyüzü hep alaca karanlıkta.
Umutsuzluk, şarap gibi, bekledikçe keskinleşir,
Ve ben her yudumda, daha da dibe inerim.
Nefes almak, ağır bir yükü taşımaya benzedi,
Unutmak ise, hiç tanımadığım bir dil.
Gözlerimde kalan o son veda anının tuzu,
Hiçbir denizin tuzu kadar yakıcı olamazdı.
Çünkü her damla, bir geleceğin öldüğünü haykırır.
Ve ben, şimdi o ölü geleceğin bekçisiyim.
Kendi ellerimle kazdığım bu mezarda,
Sana dair her anıyı mumyalıyorum.
Yoruldum, sensizliğin ardında kalan bir gölge olmaktan.
Kendi hikâyemi unuttum, sadece senin yokluğunu yaşamaktan,
Senin adın, dudaklarımda donmuş son kelimedir,
Ve bu şiir, mezar taşına yazılmayı bekleyen,
Bitimsiz bir ağıttan başka bir şey değildir.
Cemre Yaman
5.0
88% (7)
4.0
12% (1)