13
Yorum
51
Beğeni
4,9
Puan
298
Okunma

Yorgunluğum, bu yüzyılın keşfi değil;
bir hatıranın, solgun bir gülün gölgesi.
Bıraktığın yerde, o eski eşikteyim hâlâ,
ne ileri gidebildim, ne dönüp gelebildim.
Bir zamanlar omuzlarımda değil,
Avuçlarımdaydı en büyük güneş.
Gözlerinde, dünyanın en sessiz, en büyük sırrı vardı,
ve o an, zaman bile bize saygıyla eğilirdi.
İşte o görkemli anı, kalbimin sığınağı,
şimdi ise sadece bir enkazın altın tozu.
Yüzümdeki her çizgi, bir yaş değil, bir harita bu,
Sadece o günün izini süren, dönülmez yollar.
Sustum diye sanma, yoruldu bu dilim;
Sözcüklerim o sese borçlu, hep yarım, hep yoksul.
Unutmak, diyorlar, sadece bir karar,
oysa ben, her sabah yeniden hatırlıyorum seni.
Kalbim bir müze, kırık vazolarla dolu,
ve her parça, sadece senin el izini taşıyor.
Gözlerimin feri, o eski ateşte kaldı;
oysa şimdi her bakışım, hüzünlü bir veda.
Bu yorgunluk, koşmaktan değil,
koşulacak bir yolun dikenli oluşundan.! !
Her gece aynı pencereyi açarım boşluğa doğru,
Belki bir yıldız kayar da, o anı dilerim diye.
Ama dilek neye yarar, tüm umutlar bitti;
Yorgun kalp, sadece ait olduğu eski yeri bilir.
Şimdi hangi rüzgar eserse essin dışarıda,
Bana vız gelir, çünkü fırtınalar içimde koptu.
Ben o fırtınanın en güzel ve son şarkısını dinlerim,
Ki her damla, o görkemli anın sarsılmaz yankısı.
O tek anlık mucize için,
sonsuza dek yorgun kalmaya razıyım ben.
Çünkü o ihtişamın izi,
bu kederden daha gerçek, bu hayattan daha uzun
Cemre Yaman
5.0
94% (17)
4.0
6% (1)