0
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
96
Okunma

Yokluğun dökümünü tek tek çıkarıyorum cebimden;
her parça, gecenin içinde ıslak bir harf gibi.
Neden azalmak bilmez bu hasret?
Neden yokluğun her defasında ağırlaşır aynı yerde?
Gidişin hâlâ dün gibi; rüzgârında boğulmuş bir haber.
Kaç gece seni düşündüm,
kaç sabah gözlerimde sancıyla uyandım?
Her saat adınla bir kez daha öldü, bir kez daha yeniden doğdu.
Seni yazıyorum; sayısız, usul usul, delice.
Her kelime bir çivi gibi kapımın eşiğine saplanıyor;
her dize, içimdeki harabelere açılan bir pencere.
Bıkmadan yazıyorum —
şiirlerimde seni yaşatıyorum;
yazdıkça filizleniyor ellerim,
dizlerimden göğe doğru yükselen bir ağaç gibi.
Kalbimin göğünde kuş tüyü misali bir şarkı
yavaşça, mürekkep renginde sabaha süzülüyor.
Sana yazdığım cümleler tıkanıyor —
kalbimin en dar geçidinde, sesimin kırıldığı yerde.
Ama yine de yazıyorum.
Seni yazdıkça yokluğun bile anlam buluyor.
Tanrım, söyle:
Onu görecek miyim tekrar —
aynı sokakta, aynı güneşin altında?
Yoksa sadece bir anı mı kaldı —
sessiz, sıcak ve başıboş?
_________________________________________
“Yaşanmışlıkları yazmak” - Ziyneti İ. Şiirleri
5.0
100% (4)