0
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
98
Okunma

Ömrüm geçiyor çorak topraklarda derin,
Saf saf akıyor önümde iri kıyım cellatlar;
Zaman, bir acı düşüncedir çöreklenen beynime,
Ve sarı bir yıkılış durur ufkumda, kadîm bir hazan gibi.
Küllerim savruluyor geceyle gündüz arasına,
Bir yanım umutla çarparken, bir yanım yarında
Solum çatlıyor susuz bir nehrin unuttuğu taşlarda,
Sesim kırılıyor içimdeki boşluğa çarpan yankılarda.
Gölgem bile ürküyor yürüdüğüm dar patikalardan,
Fırtınam tüm kapıları kilitlemiş hayata karşı.
Bir avuç hatıra kalmış elimde — hepsi eksik, hepsi yarım,
Ve ben her solukta yeniden doğup yeniden sönmeye alışmışım.
Ey vakitsiz gidişlerin bıraktığı o derin boşluk,
Bir gece olsun kon gönlüme, sessiz sedasız, aheste...
Belki bir rüyanın sönük ucunda bulurum kendimi,
Belki karanlığın içinden süzülen bir ışık ısıtır ömrümü
Ama bil ki, ne kadar çökerse çöksün bu sarı yıkılış,
Küllerin arasından hâlâ bir ateş ararım.
Zaman beni hırpalamaktan yorulduğunda ise,
Bu çorak toprağın bile bağrına
kendimden bir iz bırakırım...
Zira insanoğlu,
En karanlık gecede bile
Bir mısranın ardına saklanarak
Kendine yeniden doğar...
5.0
100% (3)