0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
194
Okunma
Meyânında ne hilm vardı ne izzâr,
Sözünde bal fakat içinde zinhâr.
Nazar ettim, görünen hep mugallat,
Bu hâlinle gönül bulmazken ikrâr.
Velâyet saydın o süslü edâyı,
Riyâdan ördün o yalan libâsı.
Benim sabrım sabr-ı Eyyûb misâldir,
Senin cevâbın hep cefâya pâsı.
Sühan ettin, fakat içi cerâhât,
Ne dâvanda hak var ne sadâkat.
Zemîn kaydı her adımın altında,
Bu huyla sana kim verir velâyet?
Kibirsin, küstahlıkla bezenmiş,
Nifâkın her nefeste tükenmemiş.
Nazar eyledik, zâhirin parlatır,
Bâtının ise yangın söndürülmemiş.
Sükûtumdan medet umdun sanırdın,
Oysa kalbim tüm niyetini tanırdın.
Ne bir izzet bıraktın ne merhamet,
Hesabında sen hep kendini anırdın.
Zemân döndü, hakîkat açtı perde,
Sûret söndü, kalan bâtındı serde.
Ve bil ki fasl-ı hâlinin nihâyet,
Kişi kendine zulmeder en evvelde.
Hevâ peşinde koşarken iddiân çok,
Ne iz bıraktın ne de bir sadâ-yı hak.
Ziyân ettin seni gören her gönlü,
Bu zulmün sana döner olur muhakkak.
Sözünde nur görünür, özün karanlık,
Bu hâlinle ne sulh olur ne tâmlık.
Kalem yazmaz senin ettiğin kini,
Zira nefret bırakır ardında yanlık.
Cemâlin bir aldatıcı hayâldir,
Keder veren seferin her menzîldir.
Ve bil ki sitem-i devran sonunda,
Kişi kendi gölgesinde sürgündedir.
5.0
100% (1)