3
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
558
Okunma
“Zemheri ayazdı” derdi babam,
Yoksul bir odanın ortasına
İlk düştüğünde sesim;
On ikisiydi ocağın sanırım...
Sonra eklerdi:
“Aylardan, ocak ayıydı sanırım…”
Üşümüş müydüm, bilmiyorum
Ne de olsa, zemheri bir geceydi
Ki zemheri gecelerin
Dîni imânı olmaz
Kış dendi mi üşümek gelir aklıma
Hele de kara kış dendi mi, ayaz bir cümle,
Geçip oturur yüreğimin ortasına
Donmak,
An meselesidir.
Bu yüzden sevmiyorum kış aylarını
En çok da, ocak ayını
Ocak ki, başlangıcıdır varlığımın
Ocak ki;
Ölüm yıldönümüdür aşkın
Nur içinde yatsın.
Aşk demişken
Lâl durmanın bi anlamı yok.
Haykırmak gerek düştüğüm sessizliği
Sessizliğim ki;
Anavatanıdır alnımdaki çizginin
Ama bir kez silmekle de bu çizgiyi
Kıyamet kopmaz.
Uzatın şu silgiyi bana..
Uzaktan sevmelerle besledim hep
“Aç açın halinden anlar” misali.
Gözlerini yüreğime dikmiş,
Uzakların aşk cümlelerini.
Belki de bu yüzden çok sevdim
Tüm üşümelerime rağmen
Kuşların müjdeci cıvıltılarını..
Oysa aşk
Yek Tanrı korkulu odamın,
Sabaha çıkmayan hayalleriydi.
Onun için sevemedim hiç
Ocaktan hemen sonra gelen şubatın,
On dördüncü günlerini..
Şimdi, dağılalım lütfen!
Kalabalık yapmak yasak!
Perdelerini kapatmak istiyorum,
Bu yorgun sahnenin.
Çünkü sahnenin gerisinde,
Tarihini sakladığım bir günün
Kederi beklemekte...