7
Yorum
47
Beğeni
5,0
Puan
401
Okunma

İnsanın kendine baktığı en uzun an,
kaybolduğu andır aslında.
Büyüdükçe büyüyor karanlıklarım
Uçurumların ağız boşluğunda
yarım kalan nefes gibi hissediyorum kendimi
Hüzün yavaş yavaş örüyor
üzerime eşsiz paltosunu
dikiş aralarına yerleşiyor
yalnızlığın yankısı
Unutulmuş isim gibi
mecalsiz bekliyor nikotin kokulu ellerim
Parmaklarımda yemin
Tırnaklarımda suskunluk
Taşın içinde mırıldanan tınısı kırık unutulmuş eski şarkı acıtıyor avuç içimi
Göğünü kaybetmiş kuşun kanadından adımlarımın uçlarına düşüyor eskiyen mektupların kokusu
Yürüdükçe ayaklarım ustura kesiği
Zemin irin ve kan gibi ıslak
Kendime dokunsam kırılıp paramparça olacağım
Nerden baksam kendime tanımadığım hiç görmediğim yabancı bir suret
İnsanlar geçiyor önümden
Yüzleri gül
Kalpleri pencere camına konan buğulu sis
İyilik bir fotoğraf karesine sinmiş süs
Gözleri renk renk
b’akışları birbirinin kopyası
Tebessümlerde bile duyuluyor artık gıcırdayan dişlerinin sesi
Seni anlıyorum diyen dudaklarla başladı derin yalnızlığım
Oysa anlamak bir zamanlar
birinin içini sahiplenmekti
şimdi içler ihanetin coğrafyası
Aşk bile geçici yangın
Masada soğuyan kahve bile daha sıcak ve daha dürüst
Herkesin göz altlarında
inanmışlıkların cenazesi
Herkes yorgun
Herkes eksik
Herkes bir başkasının kırılgan aynası
Büyüdükçe büyüdü yanılgılarım
Büyüdükçe büyüdü
Körlerin karanlık hayatına imrenen heveslerim
Büyüdükçe büyüdü
Zamanın tırnakları ile pul pul dökülen
ağaç kabuğu misali usul usul çürüyüşlerim
Seneler eğiliyor üstüme
Kül kadar sessiz
Mezar kadar soğuk
Dudak kenarımda bekleyen isyankar küfürler
İçimin dehlizinde ise çırpınan inanç
tuza batırılmış anılar zonkluyor beynimi
Bir zamanlar ellerim toprağı tanırdı
Gözlerim sudaki ışığa müptelaydı
Göğsüm kuş sürülerine yuvaydı
Hele gülüşlerimden uçurtmalar göğe salıncak kurardı
Geceyi aydınlatan ateşin etrafında pervaneler gibi
Korku nedir bilmeyen kar tanesi misali dönerdim
Şimdi
Zamanın bakışı ile çatlamış aynanın içinde
her adımda biraz daha siliniyor çocuksu yüzüm
Her saniye bir eksilme
Her dakika bir unutuluş
Her an durmayan kendimden uzaklara soluksuzca göç ediş
Önce babamın beni sarmalayan sesi
Sonra sırtımdan anne kokulu terlikler eksildi
Yıpranmış gömlek misali gittikçe inceldi hayallerimin kumaşı
Büyüdükçe tükendi dört duvara sığmayan çocukluğum
Büyüdükçe reçel kavanozlarında kaldı tadım tuzum
Büyüdükçe anladım
Feryat etmek nafile
Kefensiz harf harf düşüyor toprağa sahipsiz kelimelerim
Fırat Yetiş
Ankara
5.0
100% (16)