10
Yorum
28
Beğeni
5,0
Puan
191
Okunma
ŞİİRİN HİKÂYESİ (POETİKA VE FELSEFESİ)
Bu şiir, bir duygunun dışavurumu değil; dilin kendi bilincini sınadığı bir laboratuvardır.
“Hayret Bir Şey”, Türkçenin hem ses hem anlam bakımından insanla bütünleşebilen nadir dillerden biri olduğunu göstermek için yazılmıştır.
Çünkü Türkçe, yalnız kelimeyle değil, harfle düşünebilen bir dildir.
Her hece bir nefes, her harf bir titreşimdir; bu şiir, o titreşimleri bir araya getirip dile “ruh” kazandıran deneydir.
Şair burada harfleri kelimenin hizmetine değil, duygunun geometrisine yerleştirmiştir.
Her dize, yedinci harfiyle bir sır taşır; bu harfler birleştiğinde ortaya çıkan isimler — Melahat, Funda, Saraç, Hasan, Mustafa, Kemal, Yılmaz — metnin görünen kısmında yoktur.
Ancak şiirin bütün dokusunda, seslerin alt katmanlarında, gizli bir DNA gibi bulunurlar.
Bu kişiler birer insan değil, birer izdir; şairin yoluna düşmüş, kalbinde yankı bırakmış, sonra sessizliğe karışmış ruhlardır.
Şiirin amacı bir hikâye anlatmak değil, Türkçenin kendi hikâyesini kanıtlamaktır.
Çünkü başka hiçbir dil, harf düzeyinde bu kadar derin bir anlam örgüsü kuramaz.
Türkçe, heceyle düşünür, sesle duyar, nefesle yazar.
Batı dillerinde akrostiş bir yüzey oyunuyken, Türkçede o bir varlık tezahürü, bir “iç sesin görünmez yazısı” hâline gelir.
Bu nedenle bu teknik yalnızca Türkçeye yakışır; çünkü Türkçenin özünde hem matematik hem müzik vardır.
Bir harf bile yerinden oynasa, kelimenin ritmi değil, anlamın vicdanı bozulur.
“Hayret Bir Şey” bu yüzden bir şaşkınlık ifadesi değil, bir dil mucizesinin farkına varış nidasıdır.
Şairin hayreti, duygunun değil; kelimenin, harfin, sesin karşısındaki saygıdır.
Şiir boyunca yinelenen “hayret bir şey” sözü, aslında dil ile insan arasındaki kadim bağa duyulan minnettir.
Bu şiir yazılırken ne bir sevgili hedeflenmiştir, ne bir zamana seslenilmiştir.
Ama her dizede insanın evrensel hâli vardır:
Sevda, yalnızlık, tevekkül, sükût, inanç, umut ve bekleyiş...
Bu duyguların hepsi kelimenin içine değil, harfin derisine işlenmiştir.
Şair burada aşkı değil, dilin yaradılışını işler; çünkü aşk da bir dildir,
ve dil, insanın yaratıcı kudretle temas ettiği tek sahadır.
Sonuçta “Hayret Bir Şey”, klasik bir şiir değildir.
Ne sadece aşkın, ne sadece estetiğin, ne de sadece bilincin eseridir.
Bu şiir, Türkçenin kendi kendini ispat ettiği bir aynadır.
Bir dize boyunca ilerlerken anlam değil, nefes akışır;
bir harf dizilirken fikir değil, sezgi konuşur.
Melahat, Funda, Saraç, Hasan, Mustafa, Kemal, Yılmaz —
bu isimler bir hikâyeyi değil, bir şükranı temsil eder:
Türkçenin belleğine kazınmış, sesle anılaşmış insanların hatırasını.
Onlar şiirde yoktur, çünkü zaten şiirin içindedirler.
Şair, kendi kalemini değil, dilin kalemini konuşturmuştur.
Harfler onun elinden değil, dilin vicdanından dökülmüştür.
Ve sonunda, bütün bu çabanın arkasında kalan sade bir cümle kalır:
“Bu şiir, Türkçeye yazılmış bir teşekkürdür.”
Ömrümü mekan tutan, çözülmeyen bir denklem
Her gece vurgununun sebebi nedir bilmem
Kirpiklerin yoldaşı, zevale ermez çilem
Düşmana taş çıkartır, kaderi yazan kalem
Düşümü hedefine, almıyor hayret bir şey
Damlalara can verdim, bilmiyor hayret bir şey
Sözüme tutunurken, dilim döndüğü kadar
Aşka kefen dokuyup, yaşıyorum çarnaçar
Boynumun büküklüğü, sevilenden yadigâr
Ermeden sonbahara, can evimdeki bahar
Vuslat denen hâl beni, bulmuyor hayret bir şey
Bakışların çilesi dolmuyor hayret bir şey
Aklım esirdi aşka, ellere bel bağlarken
Yollara yoldaş oldum, gözlerimi dağlarken
Avuçlarımda duran, aşk gülleri ağlarken
Damlaların feryadı, cemalimde çağlarken
Mülk hiçliği kapımı, çalmıyor hayret bir şey
Varlık hakkı benliği, bölmüyor hayret bir şey
Yollara kulaç atmak, sevdamın abecesi
Olmadı sayesinde, ömrün aysız gecesi
Yıllara mühür vurmak, ondan daha yücesi
Beni benden eyleyen, gönlümün tek ecesi
Eyvahımı dilimden, silmiyor hayret bir şey
Mutluluk beni özne kılmıyor hayret bir şey
Güneşe set çekeni, düşlerken melek gibi
Vazgeçtiğim can yükü, zehir-zemberek gibi
Sevdalara elveda, tıpkı et-tırnak gibi
Gönül efkârı cana, yakasız gömlek gibi
Kaygılar beni bana, salmıyor hayret bir şey
Altıya kadar gözler, dalmıyor hayret bir şey
Hasrete mahkum olmak, çıkarır hep arıza
Unutulmak can yakar, mola vermez bir lahza
Öksüz kalmış muradım, gamla omuz omuza
Baykuşlar bayram eder, hangi suçuma ceza
Yüzüme yelkovanlar, gülmüyor hayret bir şey
Karanlığın sonu hiç, gelmiyor hayret bir şey
Yıldızlara bakarak, çıkış yolu bulacak
Yüreğime taht kurup, sevmesini bilecek
Yaşanmayan yıllarda, düşten düşe salacak
Apansız teşrifiyle, garipliği alacak
Bir imza mutluluğu, olmuyor hayret bir şey
Aşka layık hiç kimse, kalmıyor hayret bir şey
Toprağa emaneti karmadığı müddetçe
Umutsuzluk komaya girmediği sürece
Yıllarım menziline ermediği müddetçe
Delibal son nefesi vermediği müddetçe
Yaslandığı umudu solmuyor hayret bir şey
Çarkı kırık bu düzen, ölmüyor hayret bir şey
DELİBAL – Celil ÇINKIR
5.0
100% (19)