0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
94
Okunma
Sâdâbâd, ey bâğ-ı füsûn, ey rü’yâ-yı nâzenîn,
Şeb-i mehtâbında meğer cennet iner zemîne.
Çeşm-i âbın aksinde yıldızlar sır döker,
Gül-i handânın kokusu düşer suyun rengine.
Hümâ-yı aşk konar her dalına baharın,
Bir serin yel geçer, nâğme olur lâlelerin.
Saki doldur, şu kadeh dursun feleğin hatrına,
Zira ömrün kendisi, bir Sâdâbâd seherincedir.
Geçmişin aynasında ben bir gölge, sen hâtıra,
Yine de her vuslatın sonu bir ayrılığa çıkar.
Ey suya yazılmış nazar, ey rüzgârın sözü,
Ne yürek dayanır buna, ne zamanın hükmü sürer.
*
EY SADABAD
Sadabad artık bir mekân değil,
Mekandan azade
Snki bir kalbin içine çökmüş ışık lekesi.
Suları akıyor belki hâlâ ama
ama yansımıyor artık hiçbir yüz saf bir sevdaya.
Bir zamanlar,
gül yapraklarının arasına gizlenirdi aşkın sesi
şimdi betonlar gölgesinde yıkanan
bir rüyanın artığı sanki
Ama ben,
her unutuluşun içinde senden bir damla var bilirim
bir koku, bir hece, bir kıvrım,
sanki Sâdâbâd yeniden doğacakmış gibi
bir yürek kenarında olmadık şiirler yazarım
Ey kaybolmuş zarafet,
ey suyun en eski duası
biliyorum, güzellik ölmez,
yalnızca biçim değiştirir:
ve her çağ, kendi Sâdâbâd’ını
yeniden inşa eder
senden aldığı, o ilk hevesle
Ey Sâdâbâd,
sen mi masalsın, ben mi geç kaldım bilmem
Zamanın altın ipliğinde
hala senin sesin var,
bir ney sesi kadar ince,
bir kalp atışı kadar gerçek.
Artık ne o bahçeler var,
ne de suya bakıp dua eden gözler.
ne nülüferlere dolaşık cariyeler
ne de zırhlarını soyunmuş bilgeler
Ama ben,
her gece Boğaz’a eğildiğimde
senin sesinle konuşurum
çünkü bilirim:
her aşk, bir Sâdâbâd’a varır
ve her aşk sana çıkar sonunda
5.0
100% (2)