0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
155
Okunma
Kapandı defterin sayfaları bir bir,
Oysa ne çok söz vardı daha söylenecek.
İnanasım yok yar, bu gidişin bir son,
Gözümün önünde kurulan bu sessiz pusuya.
Hani o yeminler, o kışa inat açan güller,
Hangi rüzgâr savurdu şimdi onları, hangi boşluğa?
Şehrin lambaları bile yorgun bu gece,
Her köşede bir kırık hatıra gölgesi.
Benden çaldığın zamanın zımparası,
Ruhumun en ince yerini kanatıyor usulca.
Sana yazdığım şiirlerin mürekkebi kurumadan,
Nasıl bu kadar yabancılaşır insan insana?
İnanasım yok yar, bu karanlık gerçeğe,
Elimi uzatsam tutacağım sanrısına yeniliyorum her defa.
Sen, en sahici yalanım, en tatlı zehrim,
Aynadaki aksimden bile daha gerçek duruşun.
Şimdi her sokak, her köşe seni fısıldıyor kulağıma,
Fakat ben sağırım, duymak istemeyen bir çocuk gibi.
Kurulan her yeni cümle, eski bir vedanın yankısı,
Gökyüzü bile gri, sanki yas tutuyor bizim için.
Hani o şarkılar, o telaşsız geçen pazar sabahları,
Birer birer soluyor, birer birer siliniyor aklımdan.
Bir yara açtın ki içimde, ne merhem ne de zaman,
Ne de en suskun dua dindirebilir sızısını.
İnanasım yok yar, bu büyük oyunun bittiğine,
Perde kapandı sanıp yeniden açılmasını bekleyen bir seyirciyim.
Her adımın bir gidiş olduğunu bilsem de,
Ayak izlerine takılıp kalıyor deli divane gönlüm.
Boşluk büyüyor, sesin yankılanmıyor duvarlarda,
Sadece kendi nefesim var, o da yabancı artık.
Ömrümden düşen her yaprak bir pişmanlık türküsü,
Ama seni sevmekten hiç pişman olmadım, inan.
Sadece inanmak zor geliyor, o kocaman sevginin,
Bir kibrit alevi gibi ansızın söndüğüne.
Gözlerimdeki o son bakışın soğukluğunu,
Kalbimdeki yangınla nasıl dengeleyeceğim bilemiyorum.
Aşk bir depremmiş meğer, enkazında kaldık ikimiz,
Sen kurtulan, ben ise göçük altında kalan.
İnanasım yok yar, unuttuğuna dair söylenenlere,
Çünkü böylesi bir aşk unutulacak kadar küçük olamazdı.
Geriye sadece buruk bir tat, yarım kalmış bir hikâye,
Ve göğsümde taşıdığım, dinmeyen bir inanmama inadı.
Beklemek mi dedim? O da bir çeşit umutsuzluk,
Ne gelirsin ne de gider bu hissin ağırlığı.
Gecenin en siyahında bir yıldız kayar ya hani,
İşte öyle çabucak bitti, dilek tutmaya fırsat kalmadan.
Şimdi ne zaman bir çift göz görsem, sen sanıyorum,
Sonra o keskin gerçek çarpıyor yüzüme: Sen yoksun.
Ve ben bu yokluğa, bu bitmişliğe razı olamıyorum.
İnanasım yok yar, sensiz bir sabaha uyanmaya,
Fakat her güneş, yüzüme vuran en acı gerçek.
Ne şiir teselli eder ne de en derin kadeh,
Sensizliğin dibi yok, sonsuz bir kuyu gibi.
O yüzden dilimde hep aynı isyanlı fısıltı:
"Hayır, bitmedi, gidemez, bu bir rüya olmalı."
İnanasım yok yar, sen beni sevmekten vazgeçtin diye,
Benim sana olan bitmeyen inancıma.
5.0
100% (1)