5
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
143
Okunma
Sormayın bana yaşımı,
Ha otuz olmuş ha elli…
Zamanın rakamları bana ait değil,
Ben yılların gölgesinde eriyip gitmişim.
Kimlikte yazan sadece bir sayı,
Ama içimdeki yükler, ömrümün haritası.
Kırık aynalarda yüzümü tanımaz oldum.
Her çizgi bir kayıp,
Her gölge bir karanlık taşıyor içimde.
Dünya ağır, omzumda yılların pası,
Ve hâlâ “daha yaşamadım” diyen çocukla boğuşuyorum.
Defterimde yarım kalmış cümleler dolu.
Söylenmemiş sözler, tutulmamış eller,
Uyandığım her sabah biraz daha eksiliyor benden.
Geceler içime çökerken,
Gözlerimden taşan ıslaklık, içimdeki boşluğu besliyor.
Ne gençliğe sığabiliyorum,
Ne de yaşlılığa yakışıyorum.
Arada kalmış bir ruh gibi,
Ne yolcuyum ne de durak.
Geçmişin gölgeleri uzuyor ardımdan,
Geleceğin ışığıysa gözlerime bir tuzak.
Yarım kalmış sevdaların,
Tükenmiş dostlukların,
Ve boynu bükük hayallerin gölgesinde.
Her adımda biraz daha eksiliyorum,
Her sabah hayata biraz daha geç kalıyorum.
Ve şimdi biliyorum:
İnsan, en çok yaşamadıklarının ağırlığında kırılır.
Otuz da olsan, elli de…
Ömrün, düşlerine dokunamadan
Sessizce eriyen yılların gölgesinde kaybolur
Ve ben…
İşte geldim işte gidiyorum.
5.0
100% (5)