30
Yorum
87
Beğeni
5,0
Puan
3278
Okunma

(Kalbime düşen duânın adıydı...)
Şimdi içimde yankılanan
suskun çığlıkları
bir gül goncası gibi katlıyorum, Mihra.
Yüreğime adını sen ektin,
gönlümde kök saldığın yer
kâinata denk düşüyor.
Her harfini, gecelerin sabrında işledim
tevekkülün iğnesiyle,
sükûtun gölgesinde bekledim seni,
adını andım,
duamda Mihra oldun.
Gönlümün en tenha kıyısında
“Yâr olan Yâr’dır” dedim,
ama duyan olmadı.
Ben oldum sır,
ben oldum sessiz bir yakarış.
Her secde bir özlem,
her özlem bir dua idi
ve her duada sen vardın Mihra.
Açtım kalbimin en kuytu yerini sana
hayra yordum her hüznü,
hikmete bağladım her hicranı.
Çünkü öğrendim,
Hiçbir şey boşuna değildir.
İçimin en mahrem noktasını
O bilir;
beni senden önce bilen Rabbim…
O ki:
El-Vedûd,
El-Lâtîf,
El-Kabîr...
Ve sen Mihra,
kudretin kalbime düşürdüğü
gizli bir duayla geldin bana.
Bazen bir meltem gibi
sessizce dokundun gözlerime,
bazen bir tufan gibi
silip süpürdün bütün karanlıklarımı.
Seninle anladım
aşkın susarak da yaşandığını
ve vuslatın en çok
ayrılıktan doğduğunu.
Gözyaşıyla yazdım seni,
her damla bir zikir,
her iç geçişim bir yakarış oldu.
Dedim ki:
“Ey Mihra,
Sen kaderime yazılan en güzel yazısın.”
Ve sonra…
İnşirah buldum,
göğsüm genişledi.
“Hasbünallahu ve ni’mel vekîl” dedim.
Düğümler çözüldü
birer birer...
Elhamdülillah.
Aşkı yazan O,
sabretmeyi öğreten yine O.
Vuslat ise
O’nun bir tebessümüdür…
Ve sen Mihra,
içimin semâsına açılan zarif bir kapı,
kaderimin alnına işlenmiş
en güzel isimsin…
5.0
100% (45)