23
Yorum
65
Beğeni
5,0
Puan
1694
Okunma
Ne tam karanlık ne de aydınlık bir gece gibiydin,
soğuğun hüküm sürdüğü yerde bir tek sen sıcaktın.
Gönül, donmadı, taşlaştı belki, o da sen dokunduğunda eridi.
Gözlerim yollarını sana çevirdi.
Bakışın düştü üstüme; dimağım dağıldı bir anda,
sükûtun orucunda dudaklarım bayramı erteledi.
Tebessümün gözlerime uğramadan önce;
benliğim yağmur öncesi kurak topraklar gibiydi.
Firak zabıtları damlıyor gözlerinden,
yokluğun tufanları kıyılarımı boşalttı.
Hicran koridorları sensizliğinle çalkalanıyor;
kıblegahın gönlüm olunca veryansınlarım geri çekiliyor.
Tebessümlerine iliştirdiğin hüzün!
İçlendikçe asırlık sevdan, ruhum gam kuyularında tutsak.
Kahrın kuytularında sevdanın defleri dövüyor kalbimi;
firakın sözlüğüne ellerim hep elinle uzanıyor.
Hazırladın mı beni kıyametine, yokluğunun fırtınalarına?
Tutkularım muhayyer değil, hudutlarımdan usulca esen bir rüzgâr.
Cancağızım sensiz mateme büründü; gül soldu tenimde,
bakışlarım yaprak yaprak savruldu; her biri ayrı bir mevsim oldu.
Perde arkası düşlerimde fersah fersah gül açtırdın,
her nöbetim ve vardiyam sanaydı.
Simsar karanlığın fecri gözlerinde kaybolduğumda,
gamzelerin makberim oldu.
Ey husuf bakışlım!
5.0
100% (35)