6
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
256
Okunma
Küçüktüm.
Bir şarkıdan taşan hüzne sığınmıştım,
dudaklarımdan tek bir soru dökülmüştü:
“Giden geri döner mi?”
Gözlerin bulutlanmış,
bir gök yarılmış gibi bakmıştın bana.
“Gelmez,” demiştin,
ama ben çocuk aklımla
“belki kandırılmıştır, belki o da umut eder”
diye inanmak istemiştim.
O gün,
sana umut olsun diye
çıkıp papatyalar topladım.
Sevdiğin şeydi:
birlikte toprağın kalbinden beyaz yıldızlar devşirmek.
Taç yapmayı bilmezdim,
ellerim küçüktü, sabrım da.
Uğraştım, başaramadım;
çocukça çaresizliğimle
başkalarının ellerinden aldım tacı
ama sana getirirken
“Belki senden gidenin hediyesi uzun sürüyordur,
belki dönmek için zamana ihtiyaç vardır,
hediyesini bitirince gelecek üzülme”
dedim.
Ve papatyalardan taç gibi
oyuncak bir teselli sundum sana.
Sarıldım hayata o minik bedenimle
“Bu benim!” diye haykırırcasına.
Sen, bana hep üşüyen yanlarımla sarılırdın.
Kansızlığın soğuğunu,
çocuk tenimin titrek sıcaklığıyla örtmek isterdim.
“Ne kadar sarıldın şimdi bana?”
diye sorduğunda
“Dünya kadar” derdim,
ve küçük kollarımla bütün evreni kucaklamaya çalışırdım.
Evren küçülür,
kollarım büyürdü.
Ama şimdi soruyorum sana, ciğer parem:
Benim papatyadan tacım çoktan soldu,
benim çocukluğumun gözleri
neden böyle çabuk söndü?
Papatyaların beyazı
neden karanlığa gömüldü?
Çocukluğumun masumiyeti nereye kayboldu?
Neden senin hediyen bu kadar uzun sürdü?
Ben büyüdüm, bekledim,
ama senin dönüşün hiç gelmedi.
Hediye istemem, yalvarırım çık gel.
Papatyaların beyazı şimdi kefene benziyor.
Çocuk kollarımda taşıdığım umut,
şimdi göğsümde ağır bir taş.
O gün sana söylediğim o yalan
“Giden geri döner belki”
aslında kendime söylediğim en büyük yalandı.
Çünkü bilmezdim ki,
bazı gidişler ruhu hasretle kamçılatır,
ve hiçbir çiçek,
ölüme taç olamaz.
Şimdi sorum,
küçükken söylediğimden daha derin, daha kanayan:
“Giden geri döner mi?”
Senin gözlerinden hâlâ aynı cevap dökülüyor içime:
“Gelmez.”
Ama ben yine de papatyalar topluyorum,
çünkü belki bir mucize olur,
çünkü belki masumiyetim
bir gün yeniden doğar toprağın altından.
Senin için örmeye çalıştığım taç
çocuk parmaklarımın acemiliğinde
dağılıp düşerken,
aslında kaderimin de dağıldığını
hiç bilmemişim.
Bir çocuğun masumiyetini,
bir yetişkinin ağıdına çevireceğini bilmemişim.
Ve hakikatten yaşayanlar,
sevin birbirinizi.
Sarılın, üşüyen yanlarınıza birbirinizi katık yapın.
Çünkü gidişin adı ölümse,
dönüşü yoktur.
Ve hiçbir papatya tacı,
mezarın taşını süsleyemez.
Benim ağıtımdan öğrenin:
Bir çocuğun gözlerini soldurmayın,
bir papatyayı zamansız koparmayın,
bir umudu yarım bırakmayın.
Çünkü hiçbir taç
mezara sığmaz.
Ve hiçbir çocuk
iki kez büyümez.
10.09.2020🖤🍂
Ciğer Pareme hitaben...
~Medine Duran
5.0
100% (9)