Tahta köprüler titrerken ay ışığının altında, kalbim derin bir ormanın içine sarkıyor. ....
Mil yeşili kelimelerin dili, çığlık çığlığa, sesini tonlar kuytu niceliğiyle mevsime. Derin, çok derin sırrın sarmaşığıyla düğümlüyorum ruhumu, örtüyorum geceyi sayıklayan kısık ışıklı odayı üzerime.
Bazı sözler ki karanlığı emer, ateş ve kum tadında demlenir zaman. Zaman sessizce uzanır yola; kanayan ıslıklarımız, düşlerimiz kadar çocuk, uyumayan.
İçimde kavil sessizliğin sarhoş heceleri; üzüm yarası ki, kabuğunda aşk kokusu. Yüzüme çınlayan sabah, öyle tane tane, öyle pürüzsüz.
Berk adımlarla dağları yırta yırta yürüyorum. Zaman kırılıyor, esnetmekten masalları. Siyah atlar alnımın perçeminde silkeliyor kanatlarını. Gözlerimin deniz diriliğine duraksayıp içinde durulanıyorum, aldırmadan apak saçlarıma.
Üflesin kulağıma gizini çöl ve duvar; değişsin çiçeklerin rengi kıvamınca. İki bedenin dans etmesi misali akşam dudaklarına taşıyorum başakları. Çoğalıyorum... bakışlarımda doğuyor olgun gölgelikler.
Ahh... Gökyüzünün hamağından çıkarıp ellerimi, çek gözlerimi uçurumlara. Ki ben oralarda bazı bazı üzerini örtüyorum çocukluğumun. İyileşiyor yara.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Mil yeşili… Ne bir çam yeşili kadar keskin ne de zeytin yeşili kadar tok. Sisle örtülü, düşle sarılı bir renk olsa gerek bu. Gözlerini yuman bir şairin kelimelerle orman kurduğu, sessizliğin içinden bir ezgiyle geçtiği bir coğrafyadır belki de. Kim bilir belki de şair, mil yeşilini hayal ederken güneş ışığına hasret kalan sık yapraklı ağaçlar arasında dolaşmaktadır.
Şiir bazen gözle görülemeyeni gösteren bir mercektir. bazen de görmeden hissettirmenin en güzel biçimidir. Sadece ışığı değil, karanlığı da bir cevhere, bir kıvama dönüştürür şair. Bu bağlamda şiir, sıradan değil, rint bir şairin dünya telaşesini hor gören, gönül harmanından süzülen bir dervişin nefesidir.
Şair olmak sadece güzel söz söylemek değildir. Şair, insan olmanın sırlarını araştıran, o sırlarla yaşayan ve bazen o sırların ağırlığı altında ezilen kişidir. Gecenin sayıklaması, kısık ışığın altında bekleyen bir bilinçtir.
Kimi zaman üzüm yarası kokar satırları. Aşkın acısıyla yoğrulmuş, içli ve sarhoş. Kimi zaman da çöl ve duvar olur kulağında, hayatın sert gerçeği fısıldar ona.
Şair, bu yüzden hem sevda hem çile çekendir.
Şiir Dediğin.. “Şiir bahçesinde söz sürdürürsün. İçinde dünyalar, yıldızlar ışır. Sevdalı hayaller ufku dolaşır.”
Şiir dediğin bir gönül bahçesidir. O bahçede yalnız güller değil, dikenler de yetişir. Hayaller gelip geçer, bazen tutunur bir dizede. Bazen dökülür gözyaşıyla birlikte. Kalem susar bazen, kelam düşmez aklın süzgecinden. Ama bu susuş bile hep şiirdir.
Besmelesiz başlayan her şiir yarımdır. Çünkü ilhamsız, yani aşksızdır. Aşk sadece beşeri değil, ilahi olanla da kurulur bu bağlamda. İşte bu sebeple şair, kendi içindeki mil yeşili ormanda Allah’ı ararken, kelimeleriyle kendine bir secde mekânı kuruyor.
Şiirle yara iyileşir. Şair, şiiriyle kendini onarır; başkasının iç dünyasına da merhem olur. Çocukluğun üstünü örtmek bir tür vedadır belki ama aynı zamanda şefkatli bir kabulleniştir. Şair, kelimelerle sarar o çocukluğu, tıpkı bir anne gibi.
ve sonunda şiir bir hamağa dönüşür, gökyüzünün hamağına. Orada biraz uyunur, biraz hayal kurulur, biraz dua edilir.
ve estetik.. Estetik şiirin kumaşıdır. Ruhun kendi armonisidir. Şiir, estetik bir arayıştır daima. Ama güzellik için değil, hakikat içindir. Hakikatin etrafında sessizce dönen bir kuş gibidir.. Ne kadar yaklaşsa dokunmaz ona.
Sonuç olarak; Şiir, yüzeyin altını kazıyan bir derinlik işidir. Tesbih şairin kalemi okuyanı değil, duyanı çağırıyor. Kelimeleri içinden geçiren, damıtan sonra da onları ağır ağır, sessizce çoğaltan kalem.
Bazı kalemler satır satır değil, çağ çağ yazar. Onlar sadece yazmaz, derin derin kazır, delip geçer, ve silkeler. Onların niyeti okşamak değil uyandırmaktır. Büyük ve radikal bir kalem olmak, edebiyatın susarak geçtiği yerlerde yüksek sesle yürümek demektir.
Tesbih şair yüksek sesle yürüyenlerden Onun derdi beğenilmek değil, sarsmaktır. O yazdığının ağırlığını çok iyi taşıyanlardan.
Konforun, klişelerin ve yüzeyselliğin duvarlarını yıkan bir şiir. En içten tebrikler Hayranlıkla hep.
Şiir, aşkın, hatıraların ve doğanın diliyle ruhun karanlıktan aydınlığa, yaradan iyileşmeye uzanan dönüşümünü anlatıyor. Aşk, masumiyet ve çocukluk anılarıyla birleşen bu yolculukta, zaman hem kırılıyor hem de yeniden kuruluyor.
Suskunluğun kıyısında kanat çırpan bir serçe, gölgeme düşüyor ılık bir sabahın nefesi. Toprak uyanıyor damarlarımda filiz filiz, gözlerimden taşan gök, yıldızlara karışıyor. Ve biliyorum artık; her yara ışığa gebedir, her düş, yeniden doğmanın gizli duasıdır. /
Sevilenin gözlerinde kaybolmak. Her seyi onunla anlamlandirmak güzeldi sevetek okuyorum siirlerinizi. Sizden ricam şiirlerimi gercekten begeniyorsaniz yorum ve beğeni atin . Bu işlerin karsilikli olmasini sevmiyorum. Ki sizin benim yorumuma ihtiyaciniz zaten yok bini gecen siiriniz begeni ve yorumlariniz bir hayli fazla. Bende begendigim icin takibe aldim bunu karsiliksiz yaptim. Ben yeniyim hatam varsa özür dilerim. Çok sevdigim bir kehribar tesbihim vardi bulamiyorum. :)) Tesekkürler Tesbih.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.