3
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
264
Okunma

Uzun belki de çok uzun bir yoldan geldim
Kaç zaman kaç mevsim kaç sene gömdüm mezara
Kaç ihtilal acısı çektim
Bilmem kaç gece boyu aç yattım
Saymadım kayıplarımı
Gözlerinde kaç kez öldüm saymadım
Takvimden günler seçtim mahcubiyetimle
İleri tarihli mutluluklar gizledim
İhtimalleri sıraladım her defasında
Her defasında kıyısından geçtim neşenin
Az şekerli gülüşlerim olmadı değil
Sevindiğim de oldu sayıca az
Sonra babam öldü ağladım
Kurudu içimin pınarları kurudu göz yaşlarım
Eksildi gökyüzünde yüzüm
Yüzümde ellerin
Ellerinde kayıp giden kaderim
Susun ve susun avazınız çıktığı kadar
Beni bana sürgün etti öznesi yitik cümleler
Şimdi ne bir ses ne bir iz
Olup biten her şey ağustos gibi sessiz
Yüzüm değişene dek az gittim uz gittim
Döndü devran ucuz zamana yenildim
Tadı kaçtı dünyanın
Başıma düştü kör kütük aklar
Dalımdan dökülüp sarardı yapraklar
Keşkelerim birikti dudağımın kenarına
Eyvahlarm savruldu sağır kesilen sokaklarda
Heveslerim vuruldu şakağından
Öksüz kaldım asırlar geçti üzerimden
Hiç olmadığı kadar umut taşıdım yarınlarıma
Ceplerimi doldurdum irili ufaklı anılarla
Mavisi az kırmızısı çok fazla
Hüzünlü şiirler yazdım sonra
Sonra oturup kendim ağladım yazdıklarıma
Ne kadar iç çektim bilseniz
Öylece kayıp giden zamana
Sizin yerinize de güldüm katıla katıla
Aklımın peyder pey uçuşuna
Kalmadı artık ruhumun bitmeyen iniltisi
Susun ve susun avazınız çıktığı kadar
Beni bana sürgün etti öznesi yitik cümleler
Şimdi ne bir ses ne bir iz
Olup biten her şey ağustos gibi sessiz
5.0
100% (6)