20
Yorum
78
Beğeni
0,0
Puan
938
Okunma


Bu şiir, Abdülkadir Bostan şairimizin “Kendi Masalında Kaybolan Kara Balık” eserinden ilham alınarak ve kendi duygularımla harmanlanarak yazılmıştır.
İlham ve izin için kendisine teşekkür ederim.
Saygıyla
kim demiş ki
bir kalbin yaşı olurmuş
bir çocukluk gülüşüne tutunmuşsa hâlâ
bir kuşun kanadına gizlenmişse suskunluğu
kaç yaşında sayılır insan?
görüyor musun
dilime düşen her kelime senden bir iz
duvarlara sinmiş adın
kaldırımlarda izlerin
bir tramvay gibi çınlıyor içimde gidişin
ellerime sığmadı eksikliğin
bir tabloyu seyrediyor gibiyim
ama çerçevenin içinde değil sen
ben kalmışım
renksiz, silik
gözü yaşlı bir fırça ucunda
ve evet
Dünya emzirmiş bizi
zehrinden tatlı diye
hepimiz büyümüşüz
biraz kırgın
biraz eksik
biraz kendimize yabancı
belki de veda
sadece gidenin değil
kalanın da içinden geçirdiği
bir kış mevsimidir
her sokak lambası
bir eksilmeyi aydınlatır gecelerimde
her kapı kolunda
senin dokunuşundan kalma
bir hatıra soğur elimde
bazen bir kahve kokusuna
karışır yüzün
bazen bir yağmur damlası
taşır sesini bana
ama ne zaman toplasam seni
bir şiirin içine
kelimeler kırılır elimde
harfler yerinden düşer
ve hiçbir cümle
senin boşluğunu tamamlamaz
belki de veda
bir ömürlük suskunluktur
içinde binlerce bağırış saklı
ve biz
o bağırışların yankısında
kendimizi arayan
iki yarım kalmış fotoğrafız
kim bilir
belki bir gün
aynı baharın dallarında
buluşuruz yine
ama şimdi
bir veda
kaç parçaya böldüyse beni
o kadar şiirle çoğaltacağım seni
ta ki
hiç unutamayacak kadar
ve ta ki
rüzgâr bile adını
ezbere söyleyene dek
bulutlar gölgeni taşıyıp
durana dek
gökyüzü senin için ağlamaktan yorulana dek
çünkü anladım
bazı gidişler
dönüşü olmayan yollar çiziyor
haritalarda görünmeyen
ama kalbin tam ortasında
duran yollar
ve ben her adımda
aynı sokağa çıkıyorum
adı sensizlik
bazen aynada
gözlerime bakamıyorum
çünkü orada
senin gidişini sessizce izleyen
bir çocuk var hâlâ
yaşını unuttuğum
ama bakışından bildiğim kadar kırılmış
ellerim
tutup da saklayamadığı anılarla dolu
her dokunuş
daha da uzaklaştırıyor seni benden
o yüzden artık dokunmuyorum
hiçbir şeye
kırılmasın diye
ya da kırmayayım diye kalan parçalarımı
ve evet
bir veda bazen bir ömür sürer
bazen de
o an tek bir bakışla
bütün bir ömrü bitirir
seninki ikisini de yaptı
hem bitirdin
hem başlattın içimde
asla kapanmayacak bir kapıyı
şimdi
hangi şiirin içine gizlesem seni
hangi mısrada saklasam gidişini
hangi kelimeye yaslasam eksikliğini
bilmiyorum
bildiğim tek şey
bir veda
asla yalnızca bir an değildir
ömrün kalan bütün anlarını
kendine benzetir
belki de
veda dediğimiz şey
aslında hayatın bize
kendi dilinde yazdığı bir mektuptur
bazısı yarım kalır
bazısı kanar
bazısı hiç okunmaz
ama hepsi
kalbin bir köşesinde mühürlü durur
sen gittin
ve ben öğrendim ki
insan en çok sevdiğine susar
çünkü kelimeler
gidenin ayak sesine yetişemez
şimdi zaman
sana dokunamadığım günleri çoğaltıyor
her sabah uyandığımda
bir yaprak daha düşüyor içimden
ve her düşüş
biraz daha çıplak bırakıyor beni
biliyorum
seninle aynı
gökyüzünün altındayım hâlâ
ama farklı mevsimlerdeyiz
senin baharın çoktan açmış olabilir
benim dallarım
hâlâ kışın en soğuk yerinde
belki bir gün
aynı mevsimde buluşuruz yeniden
ama o zamana kadar
her şiir
sana atılmış bir fısıltı olacak benden
duymasan da
duyduğunu bilmesen de
ben yazacağım
çünkü bazen yazmak
tek kalan vedasız yoldur
ve belki de
bir gün bu kelimeler
seni bana geri getirmez
ama beni
bana geri getirir
Çünkü bazen
insanı değil
gidişiyle bıraktığı boşluğu seversin
ve o boşluk
senden çok seninle kalır
sonra anlarsın ki
asıl veda edemediğin kendinsindir
O, gidişiyle sadece canını yakıyor
elli üç olmamış kalbin ne bilsin
bir veda kaç parçaya böler insanı
ve kaç şiirle toplanır sonra
ya da toplanır mı
hiç?..
sevay