0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
134
Okunma
Toprak kokar hâlâ bu eski kilim,
Üzerinde kaç yaz, kaç güz oturduk birlikte.
Bir çevre kurulur, dizler birbirine yakın,
Sıcaklık geçer tenimize, yemekten önce insan dokunur insana.
Bakraçta ayran, tasta tarhana,
Bir köşede somun ekmeği,
Kıvrılmış ince biber, bir avuç zeytin,
Hepsi bir han gibi açar kapısını bize.
Yer sofrası dedikleri, aslında bir vuslattır,
Küskünlüğün bittiği, sözün açıldığı yer.
Tabaklar dolmadan önce kalpler taşar,
Bir kaşık, bir dilim, yüz yılın kardeşliğiyle bölünür.
Anam oturur baş köşeye, ama sessizce,
Babam susar, ama her lokmasıyla anlatır geçmişi.
Çocuklar diz çökerken öğrenir hürmeti,
Bir tas yoğurtta bayramı, bir çatalda nimeti.
Sırtını yaslayamazsın sandalyeye,
Burada eğilir insan, hem yemeğe hem hayata.
Yerle bir olunca kibir,
İşte o zaman yükselir bereket dualarla.
Gönül koymaz kimse,
Elin uzandığı yerde hak bellidir.
Ne fazlası göz çıkarır,
Ne eksiği eksiklik sayılır.
Ah, yer sofrası…
Sen sadece aç karnı doyurmazsın,
Sen bir hatıra, bir edep, bir kök gibisin.
Senin başında büyüyen, unutmaz insan olmayı.
Şenol
5.0
100% (1)