2
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
629
Okunma
“sizden ve köleliğinizden nefret ediyorum”
diye bağırdım öfkeyle en son, öfke korktu
yine de dikkate alıp karşılık vermedi topluluk
kapı çarpması gibi çıkmıştı sesim
o yüzdendi bütün gözlerin kapıda buluşması
öfkeyi yerine oturtup anlatmaya devam ettim
sakince anlatıyorum, aslında iyi de anlatıyorum
bedenim ben anlatırken dinlemiyor beni
gidip karşı koltuğa uzanıyor, koltuğun
üstündeki yırtığı kapatmak için
topluluğun bakışları kapıdaydı hâlâ
topluluk götüyle gülüyordu bana zannedersem
saat 10’a gelmişti bir düş molası verdik
herkes düşünü yakıp içine çekmeye başladı
ben de bana inanan tek insan olan D’ye
bir fincan anlamak ısmarladım, gülümsedi
gülümsemesi geçerlilik kazandırıyor muhalif kelimelere
sistemi büküyor ve içinden geçiyor onun
bunun felsefi olarak siyasette yeri yok ama
kağıttan okununca etki yaratıyor, sonra Sili
Silivri göz kırpıp duruyor: mutluluk yasak!
mutluluk yasak! demedik mi lan!
(öfke korkmuştu, topluluk korkmadı
topluluk köleliği parlatma kursunda
korku onların mahallesine uğramayacak)
bütün duvarlara asmışlar “mutluluk yasak!” ı
“ı” orada çok yalnız kalmış ama olsun
hepimiz yalnızıss zaten, üstelik girişteki duvarda tüfek yok
öykünün sonunda mutlaka patlamaz
hem bazen sürgün etkisi yaratabiliyor
bir harfin kasten yalnız bırakılması ve henüz
hiçbirimiz bilmiyoruz duvarın ne düşündüğünü
kelimeleri büküp sonra düzeltiyorum
bilmiyorum kelimeler bükülünce anlamları da bükülür mü?
bükmeyi nereden öğrenmiştim, onu
hatırlamaya çalışıyorum. hatırladım: halk eğitimi kursundan
“D” elleriyle yüzüne dökülen saçları düzeltiyor
ben D’nin gülümsemesini alıp ondan orak-
çekiç yapıyorum, ama içim rahat, Si
Silivri iyi insanlarla dolu, gardiyanlar hariç
D kim, ben kimim, onlar
neden kapıya bakıp
biri gelmeyecekmiş gibi davranıyorlar
isyan başlatacak içimdeki dışavurumcular
sakin olmalarını söylüyorum onlara
biz dostuz, şu öfkeyi kaldıralım yerden
sonra anlatırız yenilgilerimizi birbirimize
ve konuşurken ellerini nereye koyacağını bilmeyenlere
işaret ediyorum “şuraya!” diye
sevgi koştura koştura yanımıza geliyor
dünya sizinle güzel ve sonsuzluk tadında
ama siz yine de sonsuzluğu fazla abartmayın
onun da bir sonu var ve duygularını saklayamadığı anlar
onun da güldüğünde gözleri çizgi halini alıyor
kırışıklıkları, kaz ayakları ve gelecek kaygısı
zaafları bizden fazla
yara biriktiriyor ilerisi için bunu hiç bilmiyorduk
ufak tefek yatırımlar yapıyor; taksitle insan alıp
aldığı insanların yerine boşluk yerleştiriyor
o ölünce bütün uzak yakın akbabaları mirastan pay alacak
nasıl da çabucak geçti düş molası
fincandaki “anlamak” ı bitirmişti D
“ı” gene yanlışş kalmış burada
hayatımda gördüğüm en istikrarlı “ı”
yaşasın “ı” ların yanlışlığı!
“putlar, put kırıcıları… ve metal yüreklilere karşı
buzdan kılıçlarla savaşan incinmiş iklim, ey!”
bunu sakince söylememe rağmen
topluluk topluluk olarak dönüp baktı bu kez
“yok, İbrahim’i zorla soktukları o şiirden bahsetmiyorum” dedim
D bir kez daha gülümsemişti, anlatmaya ara verip
düşü biraz daha sürdürmeye karar verdik, sis
sistem beklesin biraz
5.0
100% (3)