0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
100
Okunma
Seninle karşılaştığımda, takvimdeki hiçbir günün önemi kalmamıştı.
Bir cuma, bir salı ya da sonbaharın ilk çarsambası değildi bu...
Senin bakışlarına denk gelen andı sadece.
Zaman orada durmuştu, ben ise kaldığım yerden devam edememiştim.
Sana varmak, bir nehrin tersine yüzmek gibiydi.
Her kulaçta biraz daha boğuluyor, ama hiç şikâyet etmiyordum.
Çünkü seninle boğulmak, sensiz yaşamaktan daha az acıtıyordu içimi.
Ben seni her gün yeniden tanıdım;
Saçına düşen güneşle, dudağının kıyısında kalan o telaşla,
Sesinle başlayan bir cümlede nefesimi tuttum.
Sen konuşurken dünya susuyordu.
Sen gülerken içimde bir çocuk ağlıyordu.
Belki de aşk bu yüzden hep iki kişilik değil,
Bir taraf hep fazla severken diğerinin suskunluğuna sığınıyor.
Seni sevdim.
Ama bildiğin gibi değil.
Sana kendimi anlatmadım, çünkü kelimeler yetmiyordu.
Sadece baktım, uzun uzun.
Bir gün dönüp bakarsan orada bir şey vardı diye...
Belki gözümde kalmış bir kırgınlık, belki tam ortasında sessiz bir sevda.
Sana söyleyemediklerimle yaşadım.
Adını her nefeste içimden geçirdim,
Ama sesimden bir kez bile düşmedin.
Ben seni eksiltmek istemedim.
Aşk dediğimiz şey belki de buydu:
Gideni affetmeden beklemek,
Gelirse yeniden başlamak,
gelmese bile hep onunla kalmak.
Sen gittin.
Ama ben senden hiçbir şey eksiltmedim içimden.
Gittiğin o sabah kahvemi tek yudumda bitirdim,
Çünkü sensizliğin uzun sürmesini istemedim.
Oysa o kahvede bile bir parça sesin vardı.
Artık biliyorum.
Ölümsüzlük, bir insanın hafızasında kalan tek kişilik yerin adı.
Sen orada kaldın.
Ne kadar zaman geçerse geçsin, kimse silemedi seni.
Çünkü bazı aşklar bitmiyor,
Sadece şekil değiştiriyor:
Bir fotoğrafa,
Bir anıya, belkide
Bir şiire dönüşüyor
Sen bende hiçbir zaman tamamen gitmedin.
Belki bunu hiç öğrenmeyeceksin.
Ama ben her sabah uyandığımda,
Gözümün kenarında hâlâ seni buluyorum.
5.0
100% (1)