4
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
259
Okunma
Kendimle başlayacak olursam eğer
Eski bir adamım ben
Çok eski…
Unuttum kaç yaşındayım
Belki sonbahar çocuğu
Belki akrep burcundanım
Hangi kadrajdan baksanız
Bir nehirdir ömrüm
Batan
Çıkan
Bendinden taşan bir nehir
Ganj kadar kirli
Nil kadar yaşlıyım
Bakmayın denizleri pupa yelken gezip
Yıldızlarla söyleştiğime
Yalnızlıktan başka limanım yok
Belki Arşipel
Belki Akdenizliyim
Atını hep uçuruma sürmüş ve
Düştüğü her uçurumun çetelesini tutmuş
Sakat süvariyim…
Muttasıl kum fırtınaları eskiyor içimde
Belki Kalahari
Belki Gobi
Belki Namib’liyim
Çocuk olmadan büyüdüm
Büyümeden yaşlandım
Karpit kokulu atölyelere hapsolmuş dilsiz bir rüzgar çanı
Başkalarının yamasına teyel yapmaktan
Kendi söküğünü dikemeyen meczup terziyim
Yamalı bir pantolon gibi saklasam da yetimliğimi
Doğum lekesi gibi sırıtır yüzümde babasızlığım
Buruk doğum günlerinin baba’sızı
Annesinin ilk göz ağrısı
Anne annesinin gök gözlüsüyüm
Boşuna kulak kabartmayın
Mübaşirler seslenmez benim adımı
Her gece kurşunlara gelirim de
Hiçbir müezzin okumaz Sela’mı
Issız inzivaların halay başı
Zifir yalnızlıkların en netameli çığlığıyım
Eski bir adamım ben
Çok eski…
Kimseyi vurmamak için
Kendine çevrilmiş paslı bir namlu
Durağa gelmeden inmek isteyen
Yorgun yolcuyum…