1
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
319
Okunma

Ayrık otu derler bana;
Çatlamış gönüllerin sınır taşında biterim.
Ne bir gül dibine,
Ne bir çınar gölgesine düşer nasibim.
Yine de kesilir soluğum apansız;
Gâh kör bir çapanın ilk darbesinde,
Gâh bilenmiş bir orağın hoyrat keskinliğinde.
Bir rüzgârın hışmında savrulur öksüzlüğüm;
Can bulmak isterken anaç bir toprakta,
Cömertliği çekilir köküme su taşıyan damarların.
Göğsümde taşın namert sertliği,
Avuçlarımda küskün, kırgın tohumlar.
Bir yudum suya hasret çatlar köklerim,
Sürgünü olurum yüzü kurak ve kısır toprakların.
Üzerime eğilen bakışlar merhametsiz,
Kulaklarıma değen seslerse soğuk ve umarsız...
Ayrık otu derler bana;
Çapa tutan ellerin affına mı gelinir?
İlk solukta biter hikâyem;
Topraksız bir canın,
Susuz bir rüyanın sessiz ağıtıdır ömrüm.
Oysa yalnızca kök salmak isterdim;
Bir yürek toprağına tutunmak,
Bir çift gözde filizlenmek,
Ve bir ömrü başak misali bereketle tamamlamak...
Dedim ya;
Ayrık otu derler bana,
Koparılırım, sürülürüm, unutulurum.
Ne adım anılır bir dua vakti,
Ne de hatırım kalır bir bahar sabahında.
Yine de bilinsin ille de bilinsin isterim;
Bu gudubet yalnızlığın gölgesinde bile,
Toprağın kokusuna vurgun bir sevda beslerim.
Ve her kesilen kökümde,
Bir kez daha doğmanın özlemini saklarım.
5.0
100% (5)