0
Yorum
5
Beğeni
4,0
Puan
244
Okunma
Küçüktük evde ne gaz vardı ne soba,
Üşürdük bazlama pişerken tandırda.
Anamın gözleri dalardı taa uzaklara
Baban yoksa yüzün gülermi bayramlarda
Boğazımız düğüm, gözümüzde yaşlar.
Garibanın yükünü hep beli sırtlar,
Anadolu’dan düştük gurbet yollarına.
Sevdiklerimiz için çektik her türlü cefa.
Köyden geldim, dilim sade, sözüm düz,
Mintanım kara, ne ipek var ne süs.
Sevdim mi yanarım, sonunu bilmem,
Ah anam, şehirde kayboldum, gülmem.
Geceleri çayla sarhoş olurum,
Hayalinle yanar, içten savrulurum.
Bir yanda yâr, bir yanda yoksulluk,
Dertlere dost olur, kendiyle konuşurum.
Memlekette sarardı buğday, arpa,
Burada evler duvarlar beton ve harçla.
Kokum sindi yastığa, çarşafa,
Şimdi sensizlik var gece yarılarımda.
Büyük şehir, koca yalan, koca dert,
Ne sevgi var burada, ne de bir mert.
İki kuruş için babasını tanımaz,
Dostunu bile satar işporta tezgahında.
"Biraz para bulup evleniriz" dedim,
"Ev kurarız, hayatı severiz" dedim.
Sen git, ben seni beklerim dedin,
neye sattın kendini de beni beklemedin?
Ben seni dağ gibi sevdim de buraya geldim,
İnce ince yandım ama köye inmedim.
Sen bir yabancıya gönül verip gittin,
Ben burada ihanetinle kendimden geçtim.
4.0
100% (1)