3
Yorum
25
Beğeni
0,0
Puan
164
Okunma
ben sınırın sessiz kızıyım,
fırat’a yüzünü dönmüş bir okulun içinde
sesleri az çıkan ama
düşünceleriyle koca duvarları delen çocuklardan,ım.
karkamış’ta doğdum.
hani şu tarihin toprakla barış yaptığı,
kadeş antlaşmasının imzaladandığı yer…
ama bize tarih kitapları bile biraz uzaktı,
harfleri önce yüreğimize çizdik
sonra kağıtlara.
sınıfımızda eksik yoktu demem,
sınıflarımızda soba yanarken
zihinlerimizde buz tutan umutları çözmeye çalıştık.
bazı günler öğretmenimiz yoktu,
bazı dersler hiç başlamadı bile.
ama hayal kurmak vardı ya…
o hiçbir zaman devamsızlık yapmadı.
kelimelerle ısınıyordum ben,
sözlükten öğrendiğim kelimeleri
geceleri anneme fısıldıyordum:
bak anne, ben artık özveriyi biliyorum.
özveri…
bir okul yolunda yürüye bilmekmiş
görünmeyen taşlara takıla takıla düşüp kalkmak mış
her şeye rağmen yine de vazgeçmemek miş.
her imkansızlığı bile küçük bir zafer gibi cebine koymak,
yarına ben hazırım diyebilmek miş.
benim adım Ayşe Nazlı.
ama bu başarı sadece bana ait değil.
ben, Elif’in sessizliğiyle konuştum,
Mustafa’nın kırık numaralı ayakkabısıyla yürüdüm o yolları.
Suriye’den gelen komşu çocuğunun ağlamasına kulak verdim.
hepimiz birlikte yazdık bu kompozisyonu,
ben sadece o kalemi tutan el oldum.
ödül töreninde ismimi söylediklerinde.
ilk kez kalbim bu kadar hızlı attı.
ama biliyorum ki bu bir alkış değildi sadece,
bu bir mahallenin
bir okulun
bir ilçenin
hatta göz ardı edilen bir sınırın çarpıntısıydı o.
ben sınırın sessiz kızıyım.
ve artık benimde kelimelerim var.
sesim az duyulsa da
her cümlem bir adım daha ileriye götürüyor beni.
evet, belki küçük bir okuldan çıktım
ama hep büyük hayaller kurdum.
ve biliyorum ki,
o şartlar eşit olsaydı
Ayşe Nazlı’lar daha da çoğalırdı,
bu ülkenin kelimeleri çoğalırdı.
yankılanırdı sesimiz her bir yanda...
*
Mehmet Demir