22
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2488
Okunma

olur da gidersen bir gün;
ve dönemeyeceğin kadar ölürse ayakların
avuçların çizgilerini o gece bana okutmadan
bir mevsimin diğeriyle yer değiştirmesi kadar olağan
yani zaman yani bir ân yani kan
ve tütün sarısı kadar sıradan
bir leke kalır da iğrenirsem hâlâ parmaklarımdan
ciğerlerimin canı hâlâ duman çekerse ardından hele
karşımda kâh mavi gülümseyen
kâh gri dişlerini fırçalamamış
kâh akşamlardan kalma suratsız deniz
yarılmazsa karnının tam ortasından
ve kusmazsa ölü martılarını bir bir
yosun kokmazsa sabah sabah denizsiz kentler bile
caddeler hâlâ kalabalık olursa
kadınlar hâlâ şık erkekler hâlâ alışık
okullar hâlâ açık meyhaneler sarhoş cepler boş
minareler uzun olursa
bir şiiri çözümlemeye soyunursa edebiyatçılar
ve soyunmazsa sokak lambaları yalan ışıklarından
annen ağlayarak beni arayacak olursa
duyacak olursa telefonun zilini
duyacak olursa kulaklarım
komşu evlerden tıkırtılar duyacak olursa
duymaması gereken ne var / ya hepsi yârsa?
hatta nerede bir keman çalınırsa onu da hâlâ;
yani hâlâ hayata dair bir umudum kalırsa
bu pekâlâ
seni hiç sevmemişim demektir.
ya
henüz ölmemiş ayaklarının
yol yapmamış kokusu
ya da...
ölümünün soğuk korkusuyla yazılmış şiirin
okunaksız
ve çok dokunaklı tortusu.
JD