27
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1850
Okunma
meğer kaç yerinden
ve kaynamadıkça yeniden
ve ne çok kırılmış kollarımız
-kanatlarınızı da eklersen sömürgensin
gökyüzüne yaptın zaten. acıklı bir maviyle bakışı ondan.
şiirine bari bunu yapma!-
için için hislenen
hislendikçe mevsim gözetmeden hiddet giydirdiğimiz
işte o sebeple terli
o sebeple yerli
yerli yersiz
hatta kimi zaman tamamen yaban
kaç kat yen kalmış içerilerimizin
şah damarına en yakın civarında
iyi bak orası yangın sonrası is
parmağınla yaz göreceksin
şiir beyaz kalacak. etrafı kara.
ne vakit bu kadar vuslat biriktirmişiz sarılmadığımız
vurmadığımız kaç kurşun say say bitmez
ve vurulup vurulup ne hikmetse bir türlü ölmediğimiz
-diğerlerinin kovanları hep daha soğuk olur
diğerlerinin kurşunları niyeyse hep daha gri daha iri-
ağlamadığımız kaç damla yağmur daha doymadık
toprak gibiyiz mübarek
mübarek topraklar gibiyiz
ve ah ne vakit bunca felaket habercisi kahkaha!
- maskenin ipi sıktı mıydı
pabucun sert derisinin vuruşu gibi bir iz
iki sancılı ayak ve eğreti bir yürüyüş bırakır
ensenden başlayıp göz altı çizgilerinden
denizlere çıkan bütün o dar yollarda. unutma-
meğer ne çok unutmuşuz
evden çıkarken uyuttuğumuz umut bebeklerini
dönünce uyandırıp doyurmayı
ve gurur bebeklerini meğer
meğer ne çok büyütmüşüz -adam olmuşlar-
elleri kalem tutuyor
elleri ekmek tutuyor
elleri nasır tutuyor
elleri hasır hırkalar gibi acıtıyor sırtımızı
ortalıklarda dik dik salınışımız biraz da bundan
oysa ortanca olanının gölgeyi sevişi
bakamayışı çıplak gözle güneşin gözbebeğine
biraz da bundan içimizdeki çiçeklerin
iyi bak orası saksı dibi
parmağınla kaz göreceksin
bir şiir kalacak yeşil. etrafı yalan.
sizinkiler de çocukken doktor yerine
kırık çıkıkçıya mı götürürdü
daha çocukken kırılmış kollarınızı?
JD