7
Yorum
40
Beğeni
0,0
Puan
1071
Okunma

Ey âşık-ı dildâdem
Şiir olduya gözlerin.
Şimdi ömrümden giden
Ahmer günler uçuklanır gönlümden
Sokak aralarında sıkışmış mutluluğun resmi
Isırgan otu gibi bittimlenir elime
Gün batımı manzarası kırçiçekleri yüzünden silinmez
Bu viran bana ağır mesele
Seni benden alan k/edere
Zehir zıkkım edenler hak görmüş
Mesele demiş ya büyükşehir belediyesi
Acıları toplama kampı mıydı gönül avulum
Son defa seviyorum seni
İlk defa sevdiğim gibi
Üstüm başım sen gecenin
Bütün perdeleri kapanıyor
Senli yüreğime yalnızlık yedirdiğim üşüme de
Nereden geldiğini bilmediğim rüzgara asılıyım
Dille gelmemiş sevda öyküsü
Rutubetli bir yaz akşamından kalma
Bir şiirin göğsünde uyutmalıydın beni
Gel gör ki hasretin ölümcül yokluğuna
İzlediğim belgeseller bile
Subliminal hikâyeler içeriyor
Hayli fiyakalı şehirlere
Ayrılık seyircisi çok, yalanın sopası yok
Zihnimde defalarca sahnelenen bir oyun gibi
İçinden bir türlü çıkamadığım...
Benim ayaklarım hiç olmadığı kadar tozlu.
Bileğimde hüzün damgalı Eylül’de
Sen giderken
Şehri su basmalıydı
Suçluluktan yaprak dökmeliydi ağaçlar
Topukları yarık bir kız çocuğu
Bağdaş kurdu göğsümde
Hüzünlü bir resitalin eşliğinde
Çanları çalarken ayrılığın
Senden sonra gül açmadı bahçelerde
Yasımın ilanı gibiydi
Narında yandığıma, yanmadığım gibi
Günlerce yokluğuna
Iskartaya çıktı bu mürebbiye
Acı pazarına düştü kalbim gidişinle
Bilirdin oysa
Babalar çocukların elini bırakmamalıydı
Hasta düşerdi yatak yorgan
Reva mıydı geceyi üstüme örtmek sevgili
Gizem/Asi
Yeniden
Gün’aydınım hayât
Hayât üniversitesi
Lisansı aldım