0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
257
Okunma
„1980’li yıllardan beri yaşadığımız Tevfik Fikret’in deyişiyle bir “devr-i şeamet”tir (uğursuz dönem).
O yıllardan bu yana bir “zulmet-i beyzâ”da (beyaz karanlık) yaşıyoruz.
Biçimsel demokrasinin gereği cahillik, din sömürücülüğü, zorbalıkla yöneltildiğimiz yaşam bunu düşündürüyor.
Özgürlüğü kanatarak insanların acıları üzerinde yükselen bu yaşam biçimi, yozluğu, çağdışılığı getirdi ülkemize.
Korkuyu çoğalttı sevgi yerine, suskuyu egemen kıldı, duyarsızlığı erdem, sevdayı ayıp yağmayı yasal saydı.
Köreldi kültür, utandı sanat, pes etti eğitim, küstü insan.
Ülkemizi “kıskaç altında”, “alacakaranlıkta”, “ahtapotun kollarında”, “örümcek ağında”, “bıçak sırtında”, “oltada”, “yağmalanan”, “uçurumun kenarında” olarak tanımladı aydınlarımız;
“Türkiye üzgün yurdum, güzel yurdum” dedi Ataol Behramoğlu.
…
“güllere ve türkülere kızanlar (=Türk-İslam İdeolojisi) geldiler ve kıydılar güllere, türkülere, çöreklendiler yaşamımıza.“ Dedi Başaran
…
Karabasan gibi gelip yaşamın her alanındaki güzelliklerine saldırdılar. “Gergedanlar çiğnedi gelincikleri” dedi Metin Demirtaş.
…
Direnmek için koşul yalnızlığı aşarak çoğalmak, çoğalarak korkuyu yenmek için de doğru önderliklerle, gerçekçi önermelerle örgütlenmektir. “Kalabalık/ Yücedir/ Kalabalık/ Vatandır” demişti Enver Gökçe.
…
Fazıl Hüsnü Dağlarca “Gün doğar, tarla kuşları uçuşurlar,/ Ağır bir aydınlık, bildiğin şafak değil./ Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna,/ Uyandırmazsan,/ Uyanacak değil” demişti.
…
Bağımsızlık Gülü’nde şöyle demişti Ceyhun Atuf Kansu:
“Yerine koymak, kutsamak o gülü,/ Hangi yerine?/ Mustafa Kemal’in bahçesine/ Bir ulusun suladığı, beslediği/ Yediveren bağımsızlık gülü!”
…
“...Öpüşmek yasaktı bilir misiniz,/ Düşünmek yasak,/ İşgücünü savunmak yasak!/ ...Emeğin dalları kırılmış, yerde./ ...Karanlıkta duruyor ekmekle su...”
Ve umut dolu bir çağrıyla bitiyordu Oktay Rifat’ın Elleri Var Özgürlüğün adlı şiiri: “Gel yurdumun insanı görün artık,/ Özgürlüğün kapısında dal gibi;/ Ardında gökyüzü kardeşçe mavi!” (sayın Yazar Öner Yağcı’nın 17 Ağustos 2024 Cumartesi günü Cumhuriyet Gazetesi’nde yaınladığı UĞURSUZ DÖNEM adlı köşe yazısnda adları geçen şairlerin şirlerinden kısa alıntılardır. Yazının tamamını okumanızı öneririm.)
Ben sana “Vazgeç!” mi dedim?
Tam tersine ; Cessur ol atıl ileriye
güven kendine
zamana karşı diren!
Bu yaşam senin, nasıl istersen?;
„Eğer halinden memnunsan,()
kimseye de zarar vermiyorsan;
Kendine vereceğin zararın,
ve ne biçim yaşadığın
ve de ne kadar daha yaşayacağın
benim için hiç önemli değil.
Yargılar ve rakamlar izafidir
-yani herkese göre değişir-
yalnızca bunu bil.“
Ama bir bakıyorum da haline,
direneceğine sürüklenmişsin geriye;
Kapılmışsın akıntıya,
sünmüşsün kendi kabuğuna,
düşüneceğine düşünme yeteneğini
vermişsin başkasına!
Ters bir akıntıya kapılarak,
kürekleri bırakarak,
toplayarak yelkenleri
dümeni tek kişiye teslim etmişsin
ve böylece uğursuz muradına ermişsin;()
„Biri milyonları vurur mutlu olur,
kimini bir dilim ekmek doyurur,
kimi ise gerçek olanı arar;
Sen biraz dur hele düşünmek için;
beyin düşünmeye yarar
düşünmek senin işin!“
() Yana yatık-içeri dizeler 20 02 2024’de yazdığım AKIŞ (4) şiirime aittir.
(*) Türk Dil Kurumu’na göre „murat“ kelimesinin anlamı „istek, dilek, amaç, erek ve gaye“ dir. Buradaki „Uğursuz Amaç“ terimi, yazıda kullanılan „Beyaz Karanlık“ terimi gibi içsel bir çelişkiyi içerir. Çünki vatanını seven bir kimse hiçbir zaman „Uğursuz bir amac“ a hizmet etmez.
5.0
100% (1)