dört dörtlük
ağzı kulaklarında
sancılı bir bekleyişin
perde arkasından sesleniyorum kendime
yarım kalmış masalımı toprak ananın bağrına basıp
gökkuşağı doğumunda şiirlere imza atmak istiyorum
geriye değil
öne doğru kürek çekerek


artık yetimlik ve öksüzlüğümü de dillendirmeyeceğim
merak etme kendim
boğazını sıktım içime dolan hıçkırıkların
suskulara gebe kimliğimle
güpgüzel geçinip gidiyoruz işte ruhumla ben
vallahi bir ayağımız kendi ellerimle yarattığım
rengârenk çiçeklere bezediğim bahçemde
diğer ayağımız kuğular, ördekler, martılar
ve gelinlik giyinen gurbet ağaçlarının gölgesinde
öyle böyle değil yeminle
sevilmeyi kat kat giyinmeyi özlemişim dedim yavru bir köpeğe
o da bende bende der gibi melul melul baktı yüzüme gözüme
usulca yaklaşıp yanına
başını okşadım
nasıl da güzel iç huzuru bu Allah’ım
resmen sevgisizlik denizinde batarken kurtardım o yavru köpeği ve kendimi
canına okuduk sevmenin de sevilmenin de


ve cemre mevsiminde
masumiyet entarisini giyerken
en ennn sevindirik hallerimizle
yıldız çiçeklerinin bağrında kırk bir kez kırklandık
ateş böcekleri karanlığı derlerken
gıkını bile çıkarmadı gözyaşlarım
ruhumla ben sırra kadem basıp
dünyadan uzaklaştık

.
.
.

koordinatları veriyorum
sıfıra sıfır kuzey paralelleri
nulla null güney meridyenleri arasında bir yerdeyim
yağmur sonrası toprak kokusunu içinize çekerek
ebem kuşağı cümbüşüyle yorum bırakabilirsiniz
şimdi müsaadenizle
görüşmek mi
ya nasip


...


yürüyüş molasında doğayı seyrederken yüreğim sessizliği bozup
şiir olup döküldü bembeyaz sayfalar arasından
ve olduğu gibi hayat defterine ekledim
demini martı çığlıkları arasında döşüne vura vura aldı anaç yanım
taptaze cümlelerim
kabul buyurun

nagihan