0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
270
Okunma
BİR GENÇ BABASINA SORDU; ”Siz daha önce nasıl yaşadınız, ya? Teknolojiye erişim yok, uçak yok, internet yok, bilgisayar yok, gösteri yok, televizyon yok, klima yok, araba yok, cep telefonu yok!”
BABA ŞÖYLE YANIT VERDİ; “Sizin neslin bugün yaşadığı gibi değil, biz aslını yaşadık hayatın. Dua yok, şevkat yok, onur yok, saygı yok, karekter yok, utanç yok, alçakgönülllülük yok, zaman planlaması yok, spor yok, okuma yok.
Biz 1940-1990’lı arasında doğan insanlar Allah’ın sevdiği kullarıyız. Hayatımız gerçek bir kanıttır. Oynarken yada pisiklete binerken asla kask takmadık, okuldan sonra akşama kadar sokakta oynardık, hiç televizyon izlemedik, internette arkadaşlarımızla değil gerçek arkadaşlarımızla oynardık. Susadığımız zaman şişelenmiş su değil, musluk suyu içerdik, aynı bardağı 4 arkadaşımızla paylaştığımız halde bize hiçbir virüs, hiçbir hastalık uğramadı. Hergün çok yediğimiz piav bile hiçbir zaman kilo aldırmadı bize. Çıplak ayaklarla dolaşırdık ama, ayaklarımıza birşey olmadı. Annemiz ve babamız bizi sağlıklı tutmak için hiçbir zaman ek gıda takviyeleri ve vitaminler vermezlerdi. Kendi oyucaklarımızı kendimiz yapar ve onlarla oynardık.
Ailemiz zengin değildi, bize mal-mülk değil sevgi verdiler, bize kalan sevgiydi. Cep telefonlarımız, DVD’lerimiz, oyun istasyonlarımız, X-Box’larımız, video oyunlarımız, kişisel bilgisayarımız, internet sohbetimiz olmadı. Ama bizim gerçek arkadaşlarımız vardı, arkadaşlarımızın evini davet almadan istediğimizde ziyaret eder ve onlarla birlikte eğlenerek yemek yerdik. Senin dünyandan çok farklı olarak bütün akrabalarla iç-içe yaşar, aramızda sıkı bağlar oluştururduk, bağlanırdık birbirimize. Çektiğimiz fotoğraflar siyah-beyazdı ama hepsi birbirinden renkli anılardan oluştururdu.
Biz kendine has, anlayışlı nesiliz. Çünki biz ebeveylerimizin söylediğini dinleyen son nesiliz. Ayrıca çocukları dinleyen ve dikkate alan ilk nesiliz ve sizler yaşınızdayken asla varolmayan bit teknolojiyi nasıl kullanacağınız konusunda size yardımcı olabilecek kadar zeki olan da sadece biziz.
Sınırlı sayıda ürettik, bu yüzden bizden keyif alın, bizden öğrenin. Hazine biziz. Dünyan yok olmadan önce herşeyi ve herkesi sevin. Sevgiyle kalın.” (Bir Feyz arkadaşımın bana yolladığı bu yazı “Oya 54’ün Özel-Güzel Sayfası’ndan aynen alıntıdır.)
Ne mutlu ki
biz o günleri
doyasıya yaşadık,
hiçbir cüppeli- takkeli-sarıklı yaratık
yoktu aramızda,
sıkmalı-çarşaflı-peçeli
kadınlar sokaklarımızda.
Sövmedik-hor görmedik,
aşşağılamadık-öldürmedik
ana ve bacıları,
paylaştık hep birlikte
sevgiyle
güzeli, çirkini başarı
ve acıları
Ne ülkeyi kat karşılığı
Dolar arapları’na sattık,
nede
“Oy deposu” diye
Sığnmacı’ları
baştacı yaptık.
Eskiden
hiç kimse oy alamazdı
hile ve yalanla hak edilmeyen,
hiçkimse-kimsenin rızkını çalmazdı;
Adilik, sahtekarlık ve hırsızlık denilen.
Göğsümüzü gere-gere
kanun önünde herkes eşit,
cinsiyetler çeşit çeşit;
“Hür ve İnsanım!” derdik o günlerde
ve övünerek,
dürüstlük vede çalışkanlığımıza güvenerek;
Küçüklerimizi korurduk,
büyüklerimize saygılı olurduk,
yurdumuzu-insanlarımızı
özümüzden çok severdik,
armağan ederdik
varlığımızı,
“Ne mutlu İnsanım!” derdik.
5.0
100% (2)