5
Yorum
19
Beğeni
5,0
Puan
796
Okunma

etrafta hiç gül yok, hece bekçileri var
sona erdirmek için kızıla çalan sözcükleri
maddeye koşarken duygularını düşürenler
çiçek hikâyeleri anlatıcılarını ihbar eden
adaletsizliği unutturmakla görevli muhbirler
hiç gül yok ortada, ölmüş renkler var
bütün bunlar ağır şeyler, çok ağır
her sabah uyandığında
pencereleri kapalı bir ülke karşılıyor seni
bir ülke ki gözleri kanayıp duruyor –görmemekten-
ve hep aynı ses yükseliyor dünya denen dev mazgaldan:
Sisifossss! Sisifossss!
kaç kez söyledim mesleğim hayalperestlik
düş yolculukları çizen tecrübesiz bir ressamım ben
kan ve kılıç kokan ağzıyla
kalın kalın bağırıyor gerçekliğin kayası:
Sisifossss! Sisifossss!
ben o değilim diyorum; insanlardan kaçtığım için
taşlarla konuşan biriyim sadece
düşüncenin kırık dallarını onaran bir işçiyim
kuşların ayakları kanamasın diye
ama hiç gül yok ortada, gece nöbetçileri var
renk olmaya çalışan kum tanelerini söndüren
hiç öfkelenmemiş kimse görünürdeki bu yalnızlığa
hiç karşı çıkılmamış gülmenin ortadan kaldırılmasına
çok ağır şeyler bunlar, çok ağır
taşıyamaz hiçbir sırt bunu;
gelse bile dünyanın bütün Sisifosları
ve yok olmadıkça sevgisizliği yaymakla görevli muhbirler
5.0
100% (6)