5
Yorum
36
Beğeni
0,0
Puan
691
Okunma

gözkapaklarının sevecenliği altında parlayan
o nurlu ışığın yolu değil mi beni sana çeken
kaldır kirpiklerini çek oklarını yüzümün
kederli çemberine
unutuş şarkılarını fısılda haydi kızıl şafaklara
yağdır hüzünleri haydi durma mor gömlekli sabahlara
uyku çıplaklığı içinde tüm yağmurlar ıslatırken yüzümü
her şey yeniden ölür her şey yeniden küser
yeniden ağlar geceler
unutuluş yankılanan o soğuk gözlerde
artık
ölü kırıntılarında mevsimin son yaprakları
birazdan karlar düşer oturduğum ıslak bankın panjurlarına
sözcükler birikir gri kelimelerin tozlu kambur tamburuna
parçalanmış ne varsa eskir eskir
suda ve toprakta
çağırır hüzünler beni kucaklar albenisi yitik zamanlara
aşktan öte ne varsa yığılır üzerime çöker kalbimin çatısı
moloz yığınlarında nefessiz uyanır
sabahlar günler
ah! o yeşil çamların
eterik bedeninin çekim gücünde açan som güneş
umut var mı söyle!
söyle! karınca sürülerinin alnından çıkarak
yürüdüğüm o sarp yollarda
karartırılmış aynaların yüzsüzlüğünden tırmanan velut acılar
durmayın parçalayın dilimi dudağımı
ufalanmış yıllarda
buruşuk anlarda geziyorum hayalin hep başucumda
bir kuş kadar ölüyüm bir tapınak kadar soğuk
ecel kadar uzun ayrılık saplandı kalbimin
en dibine
kayıp aşkın merkezi
savruldum savruldum sonsuzluğa yitirilmiş aklımla
faydası yok hayıflanma vurgusunun
kelimeler diziliyor boynuma aşk inliyor
boğuk hırıltısında
teninin çilek kokusu yalnız kayaların sıcaklığında
ölümsüzleşir hasret düğümlenir düğümlenir gözlerimde
sevdanın kızgın parmakları yakar yakar
yanar yanar sönerim
mütemadiyen
döndü leylekler yuvalarına beyaz kanatlarından ırmaklar akıyor
benimse kurudu kollarım yakıldı aşk ormanlarım ölüyorum
ölüyorum! yaşayan bedenler arasında
hatıraların en derinde...
ayşe uçar
08022024
10:11