0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
278
Okunma
Beni uzak bir köyde kömür ve süpürge
Çaydanlık devriminden önce
Elektrik içer gibi şöbiyet bilinir
Vizesiz girerken alın terim
Boğazım ağrıdı kekik içtim
Sana gözyaşım ile sarılıyorum Allah’ım
Sıcak bir Ağustos sabahında
Buğdaylar güneşe çatarken
Ben utanç ve kömür için
Biraz simit satıyorum
Gereksiz ceketimin cebindeki şu delikli fır para
Biraz ekşi kokulu yorgan arası soba sıcak
Titreyen camlar ve bulunca ıslak
Yıldızlar bayım yıldızlar
Dedemin çocukluğunda ağlamıyordu
İki köprü pazar meydanı
Kırk teneke sanki gözleri diş diş
Elimde simit ve tahin
Hepsini doğrayınca gençliğim diriliyor
Sana söz verdikçe zaman
Kedinin kulaklarına değmiş
Başlamış okumaya masalını
Bir varmış hep yokmuş
İnsan suya düşen gözleri aramış
Abıhayat durmuş boğazına
Çocukluk kanarken hatıralarında
Cengaverler sümbül asmış
Toprağın baharına
Çağrılan olmadan yaşamaz insan
Bir çağıran var ki
Yola revan olur her zaman
Durma çağır dostunu
Çünkü bu türküyü sen yazmadın
Birileri de yazmadı
Ama sen okudun.