Nepal'in gürültüsübir akşamüstü hasretin türküsünü çalıyor Suavi baba bense içimdeki her bir şeyin bilinmezliğini hafifletmeye çalışıyorum avuçlarımda bir yolculuk giderek gülümsüyor gözlerimde inci gibi doğurgan bir mesele ellerim ilk defa doğru bir şehri gösteriyor hüzünlü bir perşembe günü omuzlarım düşük suratımda bir kedinin sokakta kalmışlık duygusu şiir yaz diyor Müzeyyen o konuşuyor ben yazıyorum o gülüyor ben bir kere daha yazıyorum kalbimdeki sessizlik anlattığı bir çok kimliğe şapka çıkartıyor en çok burada mutluyum diyor Müzeyyen en çok burada Suavi hasretin türküsünü çalmaya devam ediyor bilmediğim bir nedenle bilmediğim bir duyguya sakin duvarlar örüyorum sahi bir insan sana kaç kere bölünür Müzeyyen susuyor bir bildiği var da susuyor ne söylesem söylenmiş ne ağlasam ağlanmış gibi oluyorum bitmek bilmiyor yazmaya çalıştığım bu akşamüstü bir perşembe günü her şeyin sonu Müzeyyenin yeni bir başlangıcı oluyor durduğu gibi durmuyor zaman Suavi türküsünü baba gibi çalmaya devam ediyor bense bir duyguya şiirler bitiriyorum ... |
Yeni yılın sana çok çok güzel yeni tarifler getirsin. fesleğen fesleğen koksun mısraların, mutfağın. İnsanoğluyuz yüreğimiz bir dağlanır, bir çoşar.. çok mümkün herşey..göğüs kafesimize sığmayan ruhumuzu en kalbi organımıza sığdırmaya çalışınca duygular dile gelir böyle. En kalbi duygularımla hüzün girmesin yüreğine.
Suavi'yi İstanbul dış hatlarda görmüştüm. Görür görmez dilim tutuldu. Sadece baka kaldım. Durup merhaba dedi ve ben o an o ulu sanatçıyı görmenin keyfi ile donup kaldım bir şey diyememdim. Yanımdan geçişini görseydin. Film fragmanları gibiydi.
Sevgilerimle,
Keyfin her daim bol olsun