1
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
633
Okunma

Düştüm...
Bu kez,
cılız dizlerimle çimlerin üzerine değil,
bir uçurumun dibindeyim.
Bu kez,
sadece dizlerim kanamıyor
ve üflemiyor artık dizlerime annem.
Ve;
Kabuk bağlamayacak artık yaralarım.
Paramparça her bir yanım.
Yara bere içinde
bir uçurumun dibindeyim.
Kanım boşalıyor bütün damarlarımdan.
Taşlar kızıla boyanmış
ve un ufak olmuş iki yüz altı kemiğim.
Son kez bakıyorum düştüğüm uçuruma.
Taş bir kovukta bir kartal yuvası
ve henüz uçamayan
cılız kanatlı iki yavru kartal.
Kulaklarımda ise hala düşüşün uğultusu
ve vadide yankılanan o ses var.
Kanım pıhtılaşmaya başladı daha üçüncü dakikada,
uçurumun dibindeki çiçeklerin yapraklarında.
Bir dere alıyor.
Bırakmıyor kan kokusu almış
sinsice yaklaşan çakallara
benden arta kalanları.
Sol bacağımın
az ilerisinde yüzüyor sağ bacağım.
Beyaz gömleğimin kanı yıkanıyor
yeşil köpüklü sularda.
Çıplak gövdeme yapışık kollarım
ve başım boynumdan kopmamış henüz.
Donarken bakışlarım,
feri sönüyor gözlerimin.
Göz kapaklarım ise hala yarım açık
ve gülümsüyor dudaklarım.
Bir kaya parçasına asılı kalmış yüreğim.
Az sonra anne kartal
pençeleriyle sımsıkı yüreğimi kavrayacak
ve kopartıp sivri gagasıyla
yüreğimi küçük parçalara ayıracak.
Sonra yavru kartallar büyüyüp
yüreğimi bulutların üzerine taşıyacak...
Bulutlar...
Gök gürültüsü...
Ve; yağmur seyreltiyor her yerden kanımı.
Kartallar yüreğimi,
balıklar etlerimi,
sular ise kanımı temizliyor.
Derede balık,
gökyüzünde kartal,
deryaya akan su.
Ve; eski bir maziyim ben artık... @_ahad____
5.0
100% (4)