2
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
434
Okunma

Bana bir şarkı söyle Mona.
Öyle bir şarkı ki;
Kendi güftesine çarpan esrik notalar,
bir eczanın
cam tozlarına çarptığı gibi
aynı mavi kürenin alevinde
o şarkıyla beraber bizi de yaksınlar.
Bana bir şiir yaz Mona.
Hiç bir kafiyesi birbirine uymayan.
Ne virgül,
ne ünlem,
ne de bir soru işareti.
Harfleri bile birbirine karışsınlar.
Bu kez boş ver.
Nokta bile koyma sonuna.
Bu şiirin
bütün harfleri özgür kalsınlar.
Bana bir tablo çiz Mona.
İçinde renksiz bir yaz,
sararmış bir sonbahar,
kara bir kış
ve çiçeksiz bir ilkbahar olan.
Öyle bir tablo ki;
Her açısı
ayrı bir acıyı anımsatan.
Öyle bir tablo ki;
Kendi çerçevesinin içinde
kendi bile kaybolan.
En az benden koy paletine Mona.
Sen kardıkça benim rengim solsun.
Ve tuvalde unuttuğun her fırça izi,
çıkmaz sokağının sonu gibi
çarpıp duvarına
yere damlayan yüzüm olsun...
Sen rengimi biliyorsun.
Bana bir yol göster Mona.
Parkeleri elmas döşeli.
Öyle bir yol ki;
Daha önce hiç kimsenin geçemediği
ve dört bir yanı demir dikeni.
Her adım atışımda parçalansın etlerim.
Ve sonra,
yüreğine dokunup
damarlarında dolaşan kandan
arınsın bedenim.
Bana bir masal anlat Mona.
Analar bu masalda,
daha ilk nefeste ciğerlerini yırtarcasına hava soluyan
ve kendi sonlarına ağlayan
günahsız bebekler doğurmasınlar.
Ve sonra,
doğurdukları bebeklerin
göbek bağlarının
mezar taşları ile kesildiğini bile bile,
kendi tebessümlerini
bebek çığlıklarına katmasınlar.
Bana,
çamurdan bir kırlangıç yuvası yap Mona.
Kesilmemiş göbek bağımla,
hiç ağlamadan
ve günahla tanışmadan
sessizce uyumak istiyorum... @_ahad____
5.0
100% (7)