14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1635
Okunma

Ne zamanlar geçer ömrün tarifsiz taraçalarında
rüzgârlı bir terastır acı göğsüne vuran
sel basar anıları
takatsiz kalır koynunda eller
s/dökülür sayfalara
eşyalarda çürür çocukluk izler
kırık şişe, çerçevesiz tablo
körüklü fotoğraf makinası
rutubet kokulu çarşaflar
yağmalanmış hatıra izi
kayıp kitaplarda okunamayan sözler
yırtık romanda anlatımı eksik
talan hayatlar
bir bir gözlerimde…
ne hiddetli bir çığlık
ne suskun bir dil
dilinde alaca bir karabasan
bağırsan sussan nafile
gidenler geri gelmiyor
ne topraktan ne zamandan
yaşları yıllara satan bayat insanlar
sis öncesi bir uğultu gökyüzü
şimşeklere eşittir bazı patlamalar…
gittiğin kadardır hayat
boyadığın kadardır gökyüzü
yaslandığın kadardır bir omuz
bir fırça darbesi bozar hayatın resmini
ya da yanlış bir renk ahengini
hiç gözyaşlarının rengi değişir mi?
sevişir mi güneşle ay
tersine akar mı nehirler
kelebekler hey gidi kelebekler
uzar mı ömürleri acep?
efsunlu bir çiçeğin çanaklarında
rengi ahenkli
notalar uçarsa kanatlarında
ne hoş bu dünya...
...
nane şekeri oysa
nefesinde soğuk soğuk eser
üzerine içtiğin her bardak su…
hiç giymedim hayatın sökük elbisesini
halı altına süpürülmedi saklı çöpler
ne zaman alnıma dokunsam
berrak bir su geçer çağlayarak
bir atın yelesinde dört nala hayat
nasılsa eski bir gam kalır taş plakların dönüşüne
birlikte çalarız neşeli müzikleri...