bazı haller
yalnızlara mahsus bir durum
tabiatı gereği
bizatihi sessizliği de
getirir yanında

düşün ki müstesna bir an içindesin
suyu bulanıklaşan eylemlerin var
maatteessüf gayri ihtiyari günahların da mevcut
kesintisiz ve biteviye bir hal üzerendesin
bir miktar öfke
bir kaç sitem dolu

öfken neticesi
sancıların artıyor
yolun karşısına geçirmiyorlar seni
tutup ellerinden
dinletmiyorlar kulağına gelen sesleri
farklı duygu boyutundasın

istikamet tek
secde tek
iman tek
birçok olmak gibi
bir andan sonsuzluğa yönelmek gibi

daha önce hiç böyle değildi
yeni bir tanışıklık
yeni bir içlenişin başlangıcı ruhunda
ne kadar çok
sen olmamışsın

farkına vardığın bir durum değil bu
pek çok sıfatla
pek çok anlamla
zihnin meşgul

çok zordur inişler-çıkışlar
özlem ve nefretler
arzu ve hevesleri rafa kaldırmak
maharet ister
daha fazla insan olmak ister

nasıl bir hoş seda
nasıl bir huzura eriş bu
bilhassa
hepsine amenna
cennet ve cehennem endişesiz
aşkın bir secde bu

hayır hayır
öyle değil
sen ne zaman
nerede mümkünsün
nerde mümkün değilsin bilemezsin
ne kadar dervişsin
ne kadar ermiş
Allah bilir

kalbin vardıysa da artık yok
olmuşluğu baştan mı yanlıştı yoksa
artık muammalı bir buhransın
öyle cümle ki
özne-nesne ve yüklemsiz
kelimesiz

yalnızca bir beden
yalnızca bir vücut
ama sesli
heceli, etkileşimli ve müşterili
cennet arzulu
bir cümlesin

sen yalnızca ermiş olsaydın
yoktun kainat içinde
öte bir kainat olurdun
içinde bitmeyen bir zaman olurdu
sen olurdun

söze dönüştüğünde hani
hiçbir duyguyu kalbine yük etmeden
buldun ya
öylesi
erdin
eriştin ya
oldun ya

artık sen değilsin
bezenmiş, süslenmiş, katran tutmuş
bir cümlesin
manayı aramakla mühürlüsün
bulmakla yükümlü
çabaladıkça
o manaya ermenin aşkıyla yanan
vardın sandığın yere
yanıp gittiğin

oralar tenhadır hem
yalnızdır
mesele bulmak değil
mesele ararken yanmak
yanarken susmak
dururken tükenmektir

insansın
kusurlusun
acizsin
aramalısın
ararsan bulursun
işte tüm mesele
aramaktır


redfer