1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
679
Okunma
Şili’li Nobel Edebiyat ödülü sahibi şair Pablo Neruda’nın; „Nazım’a sahip çıkın, biz onun yanında şair bile sayılmayız.“ dediği şair ve yazar Nazım Hikmet Ran’ın vefatının üzerinden 60 yıl geçti.
Düz, yalın ve bilge
üç merdiven üstünde
bir bronz heykel
kalın, uzun, kışlık mahpushane abasını sermiş altına,
bir ayağını denize doğru uzatmış
hafif yana yatmış
oturuyor.
Bir eli
ütüsüz kırışık keten pantolonunun dizinde,
öbürünün dirseği
yanda duran mermer sandığın üstünde.
Elinde
ucu süngü gibi sivri tunçtan kalemi ile...
Hayır yazmıyor!
Neden mi?
Yazsaydı kağıda değerdi kalemi!
Tunç heykelin
dirsek altındaki sandık üstünde
bir kağıt duruyor,
mermer oda ve sığmıyor sandığa;
Salarak kendini aşşağıya,
basamak-basamak
basarak merdivenleri,
dalgalı bir örtü gibi
kayıyor iskele meydanına.
Bu adam
bıçak gibi ağzını açmadan
tutuyor elinde
demir, bakır, kalay, kurşun karışımı tunçtan kalemi.
Öne eğimli boynu uzamış dim-dik ileri,
kıpırtısız, kararlı, mağrur ve derin gözleriyle
ne bakıyor kağıda
nede kalabalığa,
bakıyor yalnızca denize
İki martı
-tunçtan değil canlı-
biri kıvırcık saçları üzerinde heykelin,
diğerinin boyu heykelin kulağına değin.
İlkin birşeyler söylüyor
sonra başını öne eğip, kanat çırpıp gülüyor
-ya da bana öyle geliyor-
Heykel mağrur,
heykel ciddi,
heykel tunçtan,
heykel taş gibi suskun duruyor.
Heykel, heykel olmanın,
bu basamaklarda oturmanın
sorumluluğunu duyuyor.
Diğer martı
-Heykelin kıvırcık saçları üstünde duranı-
açtı gergin kanatlarını çırpmadan,
kayıp-kondu diğer koluna bu sorumluluğun.
Omuzundaki;
Uzattı bir kanadını geri,
diğerini gagası önünde tutarak
ve heykelin kulağına usulca birşeyler fısıldayarak,
ona geride duran
Haydarpaşa Gar Oteli’ni
ve İstanbul Kültür ve Sanayi Fuarı’nı gösterdi.()
Her otu yemesini gayet iyi bilen ben,
martıcadan hiç anlamam ama,
zannımca;
"Haydarpaşa Garı‘nda..."()
Diye başlayan bir şiir konuşuluyor;
"1941 baharında
saat on beş,
merdivenlerin üstünde güneş
yorgunluk
ve telaş.
Bir adam
merdivenlerde oturuyor
birşeyler düşünerek.“
Zayıf,
korkak,
burnu sivri ve uzun, yanaklarının üstü çopur…“
Ve tuhaf şeyler düşünmekle meşhur
olan
Galip Usta değil bu adam.
Belli ki;
kalın, uzun, kışlık mahpushane abası üstüne yayılmış
hafif yana yatmış ve boynunu ileri uzatmış,
kıpırdamadan
denize bakan
merdivende oturan kişi,
şairin kendisi;
"Merdivenlerden mahkümlar çıkıyordu
şakalaşıp
gülüşerek.
Üç erkek
bir kadın
ve dört jandarma.
Erkekler kelepçeli,
kadın kelepçesiz
jandarmalar süngülü.
Merdivenler üstünde bir kayısı gülü,
bir cigara paketi,
bir gazete kadı…“
Bir mahküm başını kaldırıp heykele baktı;
„Mahkümlar durakladı,
jandarma Hasan
tokalaştı Ahmet onbaşıyla,
jandarma Haydar
aldı yerden boş paketi
soktu cebine…“
Dur hele Kara Zurna,
sen yine hepten sapıttın!
O günün Ana Garı‘nı
bugünün "İstanbul Kültür ve Sanayi Fuarı" yaptın,
bir şey demedik:
" Mahkümlardan biri şairin kendisidir." Dedin,
haydi onuda yedik!
Diyelim ki bu adam;
„Merdivenlerde durup heykele bakan“
mahküm şairin kendisi,
ya bu Tunç Heykel de neyin-nesi?“
Ayrıca
1941 yılı nere, bugün nere,
aradan üç çeyrek yüzyıl geçmiş bre!
Bu mahkümlardan biri nereden bilebilirdi ki
günün birinde
bu merdivenlere
heykelinin dikileceğini?
Sen karıştırmışsın herşeyi.
Valla,
75 yıl nedir ki usta?
Bakarsın 3 çeyrek yüzyıl sonra,
-tahminen 2100 yılı ortalarında-
martı olarak
tekrar gelirsem dünyaya,
konarsam bu sorumluluğun kıvırcık saçlarına,
uçmadan gergin kanat açar,
çırpınmadan sıçrar,
kayarsam omuzuna
ve
fısıldarsam martıca kulağına
75 yıl önce yazdığı şiiri;
75 yılda gelmişse
ustam buraya kadar
demek ki daha bir 75 yılı var
heykelinin dikileceği.
Bence şair
ileriyi görebildiği sürece şairdir.
İnsan olduğu için ölür
ve
yıllar sonra gelir,
aynı merdivenlerde
dikili heykelini görür!
()İstanbul Haydarpaşa Ana Garı önündeki 3 mermer merdiven üstüne Şair Nazım Hikmet’in tunçtan bir heykelinin oturtulmasını amaç edinen BASAMAKTAKİ HEYKEL şiirkayem; Tamamı 7 adet olan „HAYDARPAŞA GAR OTELİ“ şiirkayelerimin ilkidir ve Haydarpaşa Garı’nın “Otel“olması yerine, İstanbul Kültür ve Sanayi Fuarı“ olması fikrinini savunur.
() Yana yatık/içeri dizeler Nazım Hikmet’in MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI şiir kitabından aynen alıntıdır.Ona özgü satır kaydırmalarını ne yazık ki internette beceremedim, özür dilerim.
5.0
100% (1)